Bizimle iletişime geçin

BİZİMHANE KURBAN BAYRAMI 1. GÜNÜ ÖZEL / HAMDİ TEMEL ve ALPER HAN

Yayınlanma

Tarih

Köşe Yazıları

Zamanı Aşan Yapılar: Mısır Piramitlerine Yolculuk

Yayınlanma

Tarih

Yazar

0 views

Yıllardır gitmek isteyip de nasip olmayan bir hayalimdi Mısır. Sonunda 10 günlük iznimi bu büyülü topraklara ayırarak, tarihin en görkemli yapılarından biri olan Giza Piramitleri ile yüz yüze geldim.

Adını kitaplardan, filmlerden, belgesellerden bildiğimiz bu taş devleri canlı görmek tarif edilemez bir duyguydu.

Mısır denince ilk akla gelen yapılar hiç kuşkusuz piramitlerdir.

Keops Piramidi, bu eşsiz üçlü arasında en büyüğü. Öylesine büyük ki, yüzyıllarca dünyanın en yüksek yapısı unvanını taşıdı. 4.500 yıl önce inşa edilmesine rağmen hâlâ ayakta ve Antik Dünyanın Yedi Harikası arasında günümüze ulaşan tek eser.

Giza platosunda yer alan bu piramitler, yalnızca mimarlık değil, aynı zamanda matematik ve astronomi dehasının ürünüdür. Örneğin, Keops Piramidi’nin her kenarı 52 derecelik mükemmel bir eğimle inşa edilmiştir.

Bu muazzam yapıları inşa edenler sadece işçiler değil, aynı zamanda mühendis, mimar ve bilge insanlardı. Bunların en meşhuru İmhotep adlı mimardı. Sakkara’daki ilk basamaklı piramidi tasarlayan İmhotep, günümüzde bile bilimselliği saygıyla anılmaktadır.

Ancak piramitler sadece taş yığınları değildir. Mısır inancına göre bu yapılar, ölen firavunun ruhunun göğe, tanrıların yanına yükselmesini sağlamak için inşa edilmiş kutsal geçitler olarak bilinmekte hatta bu piramitlerin içindeki dar geçitlerin bir kısmı gökyüzünde belli yıldız kümelerine yönlendirilmiştir. Firavunun bedeniyle birlikte eşyaları, altınları, hatta yiyecekleriyle gömülmesi, öteki dünyada da hüküm sürmeye devam edeceğine olan inançtan kaynaklandığı da notlarımın arasına girdi.

Bu kutsal alanlar, 1979’da UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edildi. Ancak ne yazık ki bu korunma statüsüne rağmen tehditler hâlâ sürüyor. Kahire’nin hızla büyümesi, hava kirliliği, kaçak taş ocakları ve yasadışı atık dökümü, piramitlerin taşlarını aşındırıyor. Hatta Google Earth üzerinden bile görülebilecek kadar büyük çukurlar açıldığı tespit edildi. 2011’deki Mısırdaki karışıklıkların ardından turizm düşmüş, bu da piramitlerin korunmasına ayrılan bütçeyi etkilemişti. Şimdi ziyaretçi sayısı yeni yeni artmaya tekrar başlamış.

UNESCO bu süreçte birçok kez devreye girerek, örneğin piramitler ile Sakkara arasında inşa edilmek istenen otoyolun güzergâhını değiştirtirmiş ve bugünlerde Kahire’nin altından geçmesi planlanan bir tünel projesi gündemde imiş. Ancak uzmanlar bu tür projelerin piramitlerin yapısal bütünlüğünü tehdit edebileceği uyarısını yapıyor.

Tüm bu sorunlara rağmen piramitler hâlâ dimdik ayakta. Ama değişmez değiller. Onları gelecek nesillere aktarmak için sadece hayranlık duymak yetmez; korumak da gerekir ki günümüzde sadece bir kaçı kalmış ve bir neslin tarihini acısı ve tatlısı ile yansıtıyor ve bizlere ibretlikler sunuyor.

Piramitleri görmek beni derinden etkiledi; her taşında binlerce yıllık bir hikâyenin izini gördüm. Etrafındaki deve gezileri ve fotoğraf çekimleri, daha düzenli ve makul bir ücretle sunulursa, bu büyüleyici deneyim daha da anlam kazanacaktır. Elbette böylesine bir mirasın çevre temizliği de özenle yapılmalıdır.

Eğer bir gün tarihin kalbine dokunmak, geçmişle göz göze gelmek isterseniz, rotanızı mutlaka Giza’ya çevirin.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Lavantanın Bilimle Buluşması: Bir Bitkiden Daha Fazlası

Yayınlanma

Tarih

Yazar

1 views

Lavanta… Rengiyle huzur, kokusuyla ferahlık, bileşenleriyle şifa sunan doğanın mor mucizesi. Yüzyıllardır kullanılan bu değerli bitki, artık sadece geleneksel bilgiyle değil, bilimsel verilerle de geleceğe taşınıyor.

Latince “yıkamak” anlamına gelen Lavare kelimesinden türeyen lavanta, ilk kez MÖ 370-285 yılları arasında yaşamış Yunan filozof Theophrastus’un eserlerinde anılmıştır. O günden bugüne lavanta; halk hekimliğinden aromaterapiye, kozmetikten farmakolojiye kadar geniş bir alanda insanlığa hizmet etmeyi sürdürmektedir.

Yozgat Bozok Üniversitesi olarak lavantaya olan bu akademik ilgiyi daha da derinleştirmek amacıyla, editörlüğünü üstlendiğim ve önsözünü Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Evren Yaşar’ın kaleme aldığı “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” kitabımızı yayımladık. Bu kıymetli eser, 27 farklı anabilim dalından 42 akademisyenin katkısıyla, yaklaşık 2000 bilimsel yayın taranarak hazırlandı. Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Evren Yaşar’ın bu çalışmanın ilk sayfalarında yer alan güçlü önsözü, hem bilimsel vizyonumuzu hem de üniversitemizin tıbbi ve aromatik bitkilere verdiği önemi yansıtmaktadır. Kendisinin sağladığı akademik ve kurumsal destek, kitabın ortaya çıkmasında en önemli yapı taşlarından biri olmuştur.

Kitabımızın tanıtımı vesilesiyle düzenlediğimiz Lavanta Sempozyumu, lavantayı yalnızca tıbbi yönüyle değil; kültürel, ekonomik ve ekolojik boyutlarıyla da değerlendirme fırsatı sundu. Açılış törenimizde bizleri onurlandıran Yozgat Valisi Sayın Mehmet Ali Özkan’a içten teşekkür ediyorum.

Sempozyuma katkı sunan çok kıymetli çağrılı konuşmacılarımıza da gönülden teşekkür etmek isterim:

  • Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma – Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, TÜBA Üyesi
  • Prof. Dr. İlkay Erdoğan Orhan – Lokman Hekim Üniversitesi, TÜBA Üyesi
  • Prof. Dr. Nazım Şekeroğlu – Gaziantep Üniversitesi
  • Prof. Dr. Ahmet Hulusi Dinçoğlu – Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
  • Doç. Dr. Sultan Mehtap Büyüker – Medipol Üniversitesi

Ayrıca sempozyum boyunca bilimsel sunumlarıyla katkı sağlayan Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyeleri başta olmak üzere farklı fakültelerden değerli hocalarımıza da teşekkürü borç bilirim. Lavantanın farmakolojik, toksikolojik, mikrobiyolojik, dermatolojik ve beslenme alanlarındaki etkileri, onların sunumları sayesinde bilimsel bir bütünlük içinde ele alınmıştır.

Sempozyumun ikinci gününde ise bilimsel yoğunluk doğayla harmanlandı. Çekerek ilçemizdeki Lavanta Adası, Ürün Geliştirme Merkezi ve Millet Bahçesi katılımcı akademisyenler tarafından gezildi. Ancak günün en çok konuşulan etkinliği şüphesiz rafting turu oldu. Akademik ciddiyetin ardından doğayla iç içe geçen bu etkinlikte heyecan doruktaydı. Hocalarımızın coşkulu katılımıyla gerçekleşen rafting faaliyeti, sempozyuma unutulmaz bir anı daha ekledi.

Bu güzel programın gerçekleşmesine öncülük eden Çekerek Belediye Başkanımız Sayın Üzeyir İnce’ye ve tüm belediye çalışanlarına teşekkür ederim. Ayrıca sempozyuma maddi destek sunan Yozgat Bozok Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’ne (BAP), organizasyon ekibine ve her aşamada desteklerini hissettiren Rektörümüz Sayın Prof. Dr. Evren Yaşar’a bir kez daha şükranlarımı sunuyorum.

Okumaya devam et

Haberler

Akademisyenler Yozgat’ta Türkiye’nin tek parselde en büyük Lavanta Adası’nı gezdi

Yayınlanma

Tarih

Yazar

0 views

Haber: Seyfi ÇELİKKAYA

(YOZGAT) – Yozgat’ın Çekerek ilçesinde 2019 yılında kurulan Lavanta Adası’nı gezip, bilgi alan akademisyenlerden Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden, TÜBA Üyesi Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, Türkiye’de lavanta üretiminin bin 500 tona çıktığını ve üretim bakımından dünyada 5’inci sırada yer alındığını belirtti. Alma, “İnsanlar ekiyor biçiyor ama buna bir alım garantisi verip, devam ettirmek lazım, işin güzelliği devam etmesine bağlıdır” dedi.

Yozgat’ın Çekerek ilçesindeki sulama amaçlı baraj sularının çevrelediği 250 dönümden oluşan adaya 250 bin lavanta dikimi yapılarak, Türkiye’nin tek parselde en büyük Lavanta Adası oluşturuldu.Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen “Sağlık açısından Lavanta” başlıklı sempozyuma katılan akademisyenler, Lavanta Adasını gezip, bilgi aldı, incelemelerde bulundu, hayranlıklarını gizleyemedi.

Geziye katılan Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi, Temel Tıp Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hülya Şimşek, “Lavanta insanlık tarihi kadar eski bir bitki ve içerisinde bulundurduğu çeşitli kimyasal bileşikler var. Bu bileşiklerden hepsi biliniyor ve belirli standartlar ölçüsünde çıkarılıyor. Bu da gerek bakteri, gerek virüs, mantar ve bazı parazitlerde kullanılabiliyor. Örneğin baş bitinde bile bunu kullanabiliyorlar. FDA onaylı şu an için antimikrobiyal bir ilaç yok” diye konuştu.

Yozgat Bozok Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çiğdem Kader de, “Enfeksiyon hastalıkları yönünden bakacak olursak pek çok bakteriyel, viral ve mantar enfeksiyonlarında etkili olduğu yapılan araştırmalarda gözlenmiş, bu yönden oldukça yararlı bitkisel ürün lavanta özlü. Şimdi burada sosyal programda Çekerek ilçesinde yer alan Lavanta Adası geziyoruz, yerinde görmüş oluyoruz” ifadelerini kullandı.

“Dünyanın sayılı lavanta adalarından bir tanesi olmuş”

Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, Lavanta Adası’nın dünya çapında bir yer olduğuna vurgulayarak, şunları söyledi:

“Değişik üniversitelerden gelen hocalarımız ve bizim özellikle Tıp Fakültesi hocalarımız, lisansüstü öğrencilerimiz, yüksek lisans doktora öğrencilerimiz ve diğer fakülteden gelen hocalarımızla beraber Lavanta Adası’nı geziyoruz. Sadece Türkiye’de demeyelim dünyanın sayılı adalarından bir tanesi olmuş Lavanta Adası. Gerçekten de Çekerek’te olan Lavanta Adamız sadece Türkiye’nin değil dünyanın sayılı lavanta adalarından bir tanesi olmuş. Lavantanın endüstriyel boyutu, sağlık boyutu çok önemli bir şey ama artık dünyada biliyorsunuz görsel efektler de çok etkili ve siz işin turizm boyutuna da girmeniz lazım. Burada insanlar gelip gerçekten, bizlerde uluslararası kimliğimiz olduğundan dolayı bu paylaşımlarınızı yaptığınız zaman çok değişik, çok farklı ülkelerden bizim akademisyen ve diğer hocalarımız, arkadaşlarımıza da ‘bu Çekerek nasıl bir yer’ olduğunu merak etmeye başlamışlar ki; zaten şimdi aşağıda da gördük bir Hindistan ekibi de burada. Onlar da bu bölgeye çok önem vermişler. Beraber yürütülmesi lazım bu programlarımız.”

“2017 yılında lavanta adını bilen yoktu”

Iğdır Üniversitesi’nde 8 yıl rektör olarak görev yaptıktan sonra yaklaşık 10 gün önce Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden öğretim üyesi olarak göreve başlayan (Türkiye Bilimler Akademisi) TÜBA Üyesi Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma, adanın çok muazzam olduğuna vurgu yaptı. 2017 yıllarında Lavantanın tanınmayan bir bitki olduğunu dikkati çeken Alma, şöyle konuştu:

“Lavanta, kelime anlamı zaten temizlemek demektir, yıkanmak demektir. Görürsün marketlerde lavanta resimleri olur deterjanlarda, yıkanma kelimesi alyuvarda diye bir kavram var, hayat bilgisi diye lavantanın kaynağı da oradan geliyor, hayatın içinde olan bir bitki. Aslında 1970 yılında Fransa’dan ithal etmiş bir egzotik bitki, bize yerli olmayan bir tür. Fransa, Fas, Cezayir, Kuzey Afrika bu konuda çok ileri gitmiş durumdalar. Son yıllarda tebrik etmek gerekiyor Isparta Kuyucak bu işe el attı, hatta Lavandula diye bir köyde kurdular. Ciddi manada şu anda 3 bin 500 ton kadar ihracatını söz konusu, fakat maalesef 4 bin 500 ton kadar ithalatımız söz konusu, cariye açıkmış halen mevcut. 1970’li yıllarda başımasına rağmen ağır yürüyen bir sektör. Örneğin ben Iğdır’a rektör olduğum zaman 2017 yılında lavanta adını bilen yoktu, şu an 100 dönüm kadar lavanta ekili, yağını çıkartıyoruz, kremli yapıyoruz, losyonlarını yapıyoruz, aynı zamanda cilt bakım, tırnak kremlerini yaptık ve bakanlık onaylı sertifikalar aldık. Bu konuda son yıllarda şu anda olduğumuz Yozgat Bozuk Üniversitesi, özellikle Çekerek Belediye Başkanı yaptığı yatırımlar gördüğünüz gibi göl kıyısında muazzam bir yamaç şenlendirilmesi yapmışlar.”

“Bizim şu anda üretim gittikçe artıyor, bin 500 sonra çıktı”

Türkiye’de Lavanta üretiminin sürekl arttığını bildiren Prof. Dr. Alma, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Şu anda 2022 yıllarını datası elinde, TÜİK raporuna göre bin 500 tona çıkmış durumdayız ve dünya içerisinde şu anda 5’inci sıradayız. Birinci sırayı Bulgaristan, onu takip eden Fransa, Cezayir, Fas, Çin bu konuda çok atak yaptı son yıllarda her yerde olduğu gibi. Çin daha doğrusu lavantanın içindeki etken maddelerin sentezini yapıyor. Çünkü çok fazla ticari bir değeri olan bir ürün olması sebebiyle ona trend yaptı, meyil gösterdi. Bizim şu anda üretim gittikçe artıyor, bin 500 sonra çıktı. Nereden başladık; 2015’lerde 150 ton civarında, şu anda bin 500 tonlara doğru çıktı. Özellikle Isparta bu konuda, Denizli ve Tekirdağ Keşan’da buna çok önem veriyorlar. Lavanta yağı çok kıymetli, aynı zamanda lavanta yağı yüzde 2 ile 5 oranında olmasına rağmen geriye kalan yüzde 95’inde metanol ekstraktı yaparak kozmetik ve tıp sektöründe kullanmaya başladı. Buna by Prodak dediğimiz yani ürünleri değerlendirilme sektörüne de can suyu oldu. Lavanta gerçekten içinde 59’a yakın madde var, silecek etkisi var fakat antikanserde kullandığı zaman birkaç bitki ile kullanmak gerekiyor, mesela kekik gibi, adaçayı gibi.

“Tarım Bakanı’nın bir alım garantisi vermesi gerekiyor”

Lavanta üretiminde en önemli sorunun pazar olduğunun da altını çizen Alma, “Zaten bakanlığımızın bu konuda fizibilite raporları var, teşvikleri var, Orman Bakanlığının, özellikle TKKDK (Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu) destekleri söz konusu. Fakat özellikle Tarım Bakanı’nın bir alım garantisi vermesi gerekiyor. İnsanlar ekiyor biçiyor ama buna bir alım garantisi verip, devam ettirmek lazım, işin güzelliği devam etmesine bağlıdır. Sürdürülebilir olması için desteğe ihtiyacı var. Destekler kısmen var ama tam bilemiyorum fakat biraz daha önem vermek lazım, teşvik etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş