Gün geçtikçe tüketim toplumu oluyoruz. Olmaya da devam edeceğiz galiba…
Devamlı alış veriş merkezlerimizin sayısı artıyor.
İnanılmaz bir şekilde yeni yiyecekler ve içecekler piyasaya sürülüyor ve göz boyaması yapılıyor…
Al benili giysiler vitrinlerimizi süslüyor.
Meyvelerin sanki şekli değişmiş, “al ye beni” diyor ve alıyorsunuz. Eve gidince yemeğe çalışıyorsunuz ama “ne kokusu koku, ne de tadı tat”. Paranıza mı yanasınız, iştahınızın kaçmasına mı veya içerdiği zararlı kimyasallar nedeni ile sağlığınızın gitmesine mi? Ben çözemiyorum…
Sebzelere ne dersiniz, naylon kaplamaların ya da kapların içinde mahsun mahsun bizleri bekliyorlar, bizleri kurtaracak bir kişi yok mu? Diye sesleri çıksa avaz avaz bağıracaklar.
Alacağınız her şey plastikler ile kaplanmış, hayır bence tutuklanmış…
Bırakın peynirlerimizi, ballarımızı, tereyağlarımızı… Günlük evlerde yaptığımız sarmalar dolmalarda girmiş bu tılsımlı pardon tılsımsız plastik kaplara…
Plastikler de ki çilekler, üzümler sanki beni buradan kurtarın diye yalvarıyorlar, “ne olur benim tadımı tadın, plastiklerin tadını değil” diye serzenişlerini içimde hissediyorum.
Tüm sebze ve meyveler gizli bir el ile hapsedilmiş.
Ya sıcacık mis gibi kokan ekmeklere ne demeli. Naylona esir olmuşlar, terleyip hamur olup duruyorlar, kurtulamıyorlar.
Ne yazık ki ap ayrı bir aşk oluşmuş, vazgeçemiyoruz şu plastiklerden.
Süpermarketlere gittiğiniz zaman bir de benim bu yazdıklarımdan sonra etrafınıza bir göz atın lütfen olur mu?
Ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz.
Sadece süpermarketler mi?
Hayır, tabi ki, lütfen evinizi de bir yoklayın.
Mesela hemen buzdolabınızı açın.
Ya da mutfağınızdaki her hangi bir yeri…
Ne görüyorsunuz?
Ben ne gördüğünüzü tahmin edebiliyorum.
Eminim okuyucularım da tahmin ettiler.
Bir yığın bir yerlere sıkıştırılmış naylon poşetler, plastik kaplar ya da plastikler ile kaplanmış yiyecekler, içecekler.
Uzayın her hangi bir yerinden dünyamıza baksak, sanki her çeşit plastikler dünyanın her alanını kaplamaya başlamış.
Çevreme her baktığımda, her hangi bir yerde ya naylon poşet kirliliği görüyorum ya da her hangi bir plastik atık…
İnsanlarımız bir başka olmuş. Şuursuzca attığı plastik kirleticiler gün gelecek ki bizim sonumuz olacak. Bunu düşünmüyor, ya da düşünmek istemiyor…
Vurdumduymaz olmuşuz,
Çevremizi kirletiyoruz, çevremizi kirletenlere de ses çıkarmıyoruz.
“Bana ne” cümlesi tüm benliğimizi kaplamış.
Bu plastik atıklar gün geçtikçe sularımızı, denizlerimizi okyanuslarımızı kirletiyor. Toprağımızın fiziksel ve kimyasal özellikleri çoktan değişmiş zaten. Kimin umurunda ki?
Bitkilerin genetiği değişmiş, ya da hayvanlar yiyecek zannedip bu plastik atıklardan yaralanmış hatta ölmüş. Ne olmuş ki?
Bu kirlilik maneviyatımızı da etkiliyor galiba. Hiçbir kötü şeye ses çıkaramaz olmuşuz…
İyi ki bağışıklık sistemimiz var da bizleri dışarıdan gelen her türlü yabancı madde ve biyolojik etkene karşı koruyor, özelleşmiş hücre ve dokulardan oluşan mükemmel bir sistemimizi Allah yaratmışta hemen hastalanmıyoruz çok şükür. Ama bu bağışıklık sistemi bizi nereye kadar koruyacak ki?
Plastik kaplar, naylon poşetler, ambalajlar, sarmallar sadece sağlığımı değil ruh halimi de bozuyor galiba, ses çıkartmadığınıza göre sizin değil, doğrumu?…