Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Sahi bunlar; ahiretinde var olduğunu hiç düşünmüyorlar mı?

Yayınlanma

Tarih

Geçenlerde bir ajans tarafından konunun benim ile ilgili direk bir ilişkisi olmayan bir haberi çıktı. Bu ajans daha önce de aslı astarı olmayan bir haber yaparak beni karalamaya çalışmıştı ve yüce mahkememiz beni haklı bularak 10.000 TL manevi tazminat verilmesini kararlaştırmıştı. Alacağım bu paraya sevinsem mi üzülsem mi hala bilmiyorum. Çünkü benim açımdan uzun, sıkıcı ve yorucu bir süreçti. Keşke bu olayları hiç yaşamasa idik. Ama bunda da bir hayır vardır tabi ki…

Aynı muhabirin benim en sonunda dâhil olduğum ve bilgi amaçlı sorulan bir soruya telefonda verdiğim cevabı sanki baş aktörmüşüm gibi ve sadece benim ismimi ve resmimi öne çıkararak ve yeni bir bilgi imiş gibi bir haber daha yaptı. Kaybedilen bir mahkemenin acısını acımasızca ve yargısız infaz ederek tekrar medyada beni karalamaya yönelik bir hareket yapmış aklı sıra. Güneşin balçık ile sıvanamayacağını bile bile…

Olay şöyle cereyan etmişti. Rektörlük seçim sürecinde; Tarihini bile hatırlamadığım bir telefon görüşmemiz de bazı kişilerin tanıdığım birilerinin yanında olduğunu ve şu anki sayın rektörümüze bazı isimlerin seçim süresince destek olup olmadıkları gibi soruları sorduklarını ve bunun doğru olup olmadığı ile ilgili bilgi almak istemişlerdi. Onlarda bana telefon açarak bu konu hakkında bir bilgimin olup olmadığını sordular. Bende “bahsedilen kişiler hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığımı söyledim. “İsterseniz ve gerekli ise sorabilirim” dedim. Hain darbe öncesinde tamamen tesadüf olarak kayda geçen telefon konuşması sadece bu kadar. “Hain fetö örgütünün” Türk Telekom ile böyle konuşmalar yapmadıklarını haberi yapanda cümle âlemde bilir, bunu nasıl bu şekilde yorumladılar anlamış bile değilim. Galiba şeytanın bile aklına gelmez, şeytan dile gelse “beni bu işlerinize karıştırmayın” bile der. Tamamen masumane seçim ile ilgili bir konuşmadır ki sayın savcımızda bu konu hakkındaki mülahazasında seçim süreci ile ilgili olduğunu zaten resmi kayıtlarında belirtiyor.

Konunun benim ile direk teması yok. Misafirler kimmiş tanımam, isimlerini de bilmiyorum ve sormadım bile, merak ta etmem. Rektörlük seçimlerinde ne yazık ki bu zamana kadar her kurum direk ilgileniyordu. Her rektör adayı da her kurumdan destek almak için ziyaretler gerçekleştiriyorlardı. Çok şükür artık seçimler kalktı ve direk rektörlük atamaları YÖK ve cumhurbaşkanlığına bağlandı. Artık diğer kurumların rektörlük seçimleri ile ilgilenmelerine de gerek kalmadı.

Bu konuda emeği geçenlere ve lanetlenmiş seçim sürecini kaldıranlara binlerce teşekkürlerimi sunuyorum.

Konunun direk benim ile ilgili olmamasına rağmen ne yazık ki hedef gösteriliyorum, haberlerde resimlerim paylaşılıyor ve hala görevli olduğum söyleniyor ve açığa alındığım ile ilgili yalan bir haber sunuluyor. Ben idari görevimden istifa ederek ayrıldım yoksa kimse beni zorla görevimden almamıştır.

Konu bu sevgili dostlarım, tabi ki yine yasal süreç başlıyor ve hakkımızı yüce Türk Adaletinde arayacağız ve inşallah da yine kazanacağız.

Bu tip yalan ve iftira haberi yapanlar acaba yataklarında rahat uyuyorlar mı?

Ya da bu yalan haberleri basına sızdıranlar. Aynı suça ortak olmuyorlar mı? Hangi bir vicdan ile ellerini ovuşturarak bu haberleri okuyorlar.

Bunun vebalini nasıl çekecekler. Hadi bu dünya da tüm insanları kandırdınız diyelim. Ya Allah katındaki durumunuz ne olacak. Hiç düşündünüz mü?

“Çamur at, tutmasa da izi kalır” mantığı ne insanlığa ne de Müslümanlığa yakışır.

Bir Hadisi Şerifte buyuruluyor ki: “Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allah’ü Teâlâ onu cehenneme sokar” (Ebu Davut).

Bu hadisi nasıl yorumluyorlar acaba? Ya da böyle bir Hadisi Şeriften haberleri var mı?

Hele de bu iftiraları atanların kendilerini muhafazakâr kimlik ile tanıtmaları yok mu bunu hiç hazmedemiyorum. Allah’a secde ederlerken ne düşünüyorlar acaba?

Allah’ım nasıl bir imtihandan geçiyoruz. Her şey toz duman olmuş. Ülke olarak dindarlaştık zannediyoruz ama sadece “ çok şükür Müslümanız” kelimelerinde sıkışmış Müslümanlığımız.

Oysa İslamiyet yaşantı dinidir. Bizlere bakarak insanların güzel ahlaklanması, kendine çeki düzen vermesi gerekiyor, ya da yanlış yolda iseler kendilerini kontrol etmeliler. Örnekliği ile parmak ile gösterilmeli bir mümin…

Öyle miyiz peki?

Herkes kendine bu soruyu sorsun lütfen.

Rüşvet, hırsızlık, yalan dolan, ahlaksızlık vs., almış başını diyor.

İlk olarak basının yalan ve iftira haberlerine prim vermemesi gerekiyor. Yoksa her geçen gün ülke olarak ta itibarsızlaşıyoruz.

Cumhurbaşkanımız 2023 hedeflerinden bahsediyor ama bu hedeflere ulaşacak insanlarımızda müthiş bir ahlaki çöküntü başlamış. Maneviyatımız elden gidiyor. Bu konuya derhal adım atılması gerekiyor.

Cumhurbaşkanımızın daha önceki sözü her şeyi özetliyor aslında “At izi ile it izi birbirine karışmış”. Ne kadar da doğru bir ifade…

Ne yazık ki hala bu izlerin karıştırıldığına şahit oluyoruz. Bunu bilerek ya da bilmeden karıştıranlar var ama vebal altındalar haberleri olsun. Bu dünyada çekmeseler bile ahirette onları büyük bir azap bekliyor. Çünkü “mazlumun ahı ta arşa çıkar” bunu bilmeleri gerekiyor.

Bunların düzeltilmesi gerekiyor.

Gerçek suçlular ile masumların ayırt edilmeli. Eğer suçu ispatlanmış ise tabi ki en ağır cezaya çarptırılmalı. Bu güzelim ülkemize kimse hainlik edemez, eden var ise de cezasını en ağırı ile bulur. Bu konuda yüce milletimiz tarihimiz her aşamasında dik durmuştur ve kıyamete kadar da dimdik duracaktır inşallah.

Hain darbe gecesinde bizler çocuklarımız ile dışarıda idik. Ellerimizde cevşenlerimiz ile bu hainliği yapanlara karşı ölümü bile göze alarak sokaklara çıkmıştık. Eminim bu haince iftiralar ve yalanlar ile gündemleri oluşturanlar evlerinden dışarı bile çıkmamışlardır.

Hayatım boyunca hep ülkeme hizmet ettim, akademik çalışmalar yaptım, kitaplar yazdım, ulusal ve uluslararası ödüller aldım. Her hafta köşe yazılarımı yazmaya çalışıyorum, insanlığa faydalı olmaya kendi çapımda gayret ediyorum. Allah’ın izni ile ömrüm elverdiği sürece de ülkeme ve milletime hizmet etmeye devam edeceğim.

Acaba diyorum, bu tip iftiracı ve yalancı insanlar, ahiretinde var olduğunu hiç düşünmüyorlar mı?…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bedeninizin Sessiz Çığlığı: Daha Fazla Su İçin!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Su… Her yudumunda hayat taşıyan, sessizce hayatımıza dokunan bir mucize. İnsan bedeni, günlük işlevlerini sürdürebilmek için suya bağımlıdır. Ancak suyun bu kadar hayati bir rolü olmasına rağmen, çoğumuz bu değeri yeterince anlamıyoruz. “Suyun Sesini Duydum” kitabımda da detaylıca ele aldığım gibi, su sadece fiziksel ihtiyaçları karşılamakla kalmaz, aynı zamanda bedenimiz ve ruhumuz için vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır.

İnsan vücudunun yaklaşık %70’i sudan oluşur. Bu oran beyin, kan ve hücrelerin işlevselliği için kritik bir öneme sahiptir. Günlük olarak yeterli miktarda su tüketmediğimizde, vücut dengemiz bozulur. Sindirim sisteminde aksaklıklar, ciltte kuruluk, yorgunluk ve baş ağrısı gibi pek çok sorun, aslında yeterince su içmemekten kaynaklanabilir. Dahası, suyun toksinleri vücuttan atarak böbreklerin sağlıklı çalışmasını desteklediği de unutulmamalıdır.

Su aynı zamanda, metabolizmayı düzenler ve kilo kontrolüne yardımcı olur. Yemeklerden önce bir bardak su içmek, gereksiz kalori alımını azaltır. Spor yapanlar içinse su, kasların doğru şekilde çalışmasını ve vücudun ısı dengesinin korunmasını sağlar.

“Suyun Sesini Duydum” kitabımda da vurguladığım gibi, su içmenin zamanlaması en az miktarı kadar önemlidir. Sabah uyandıktan sonra içilen bir bardak su, gece boyunca kaybedilen sıvıyı geri kazandırır ve metabolizmayı harekete geçirir. Yemeklerden önce içilen su, sindirimi kolaylaştırırken; uyumadan önce içilen bir bardak su, gece boyunca vücudu destekler.

Günümüzde birçok kişi su içmeyi çay, kahve veya gazlı içeceklerle ikame etmeye çalışıyor. Ancak bu içecekler suyun yerini asla tutamaz. Aksine, kafein içeren içecekler diüretik etkileri nedeniyle vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açabilir.

Su tüketiminin yetersiz olması, hem kısa vadeli hem de uzun vadeli ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Dehidrasyon, baş dönmesi, halsizlik ve konsantrasyon eksikliğine neden olabilir. Uzun vadede ise böbrek taşı oluşumu, kronik kabızlık ve cilt problemleri gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Dahası, bilimsel araştırmalar suyun zihinsel fonksiyonlar üzerindeki etkisini de ortaya koymuştur. Beyin, en çok suya ihtiyaç duyan organlardan biridir. Yeterli su tüketimi, beyin hücreleri arasındaki iletişimi destekler, odaklanmayı artırır ve ruh halini iyileştirir.

Suyun yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda sınırlı bir doğal kaynak olduğunu unutmamalıyız. Günümüzde milyonlarca insan, temiz içme suyuna erişimde zorluk yaşıyor. Bu nedenle hem bireysel sağlığımız hem de geleceğimiz için suyu dikkatli tüketmek ve israfı önlemek büyük bir sorumluluktur.

Evimizde musluklardan akan suyun ne kadar değerli olduğunu bilmek ve bu değeri çocuklarımıza aşılamak, suyun sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Diş fırçalarken, yemek yaparken veya duş alırken su tasarrufuna dikkat etmek, küçük ama etkili adımlar olabilir.

Su içmek, bedenimizin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, yaşam kalitemizi artırır ve bizi daha enerjik, daha sağlıklı bir hayata hazırlar. Ancak bu değerli kaynağı sadece tüketmekle kalmamalı, aynı zamanda onu korumayı ve gelecek nesillere aktarmayı da öğrenmeliyiz.

Unutmayın, su içmek bir seçim değil, bir zorunluluktur. Hayatın bu eşsiz armağanını anlamak ve onun değerini bilmek, sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır. Suyun sesini duymak ve ona kulak vermek hem kendimize hem de dünyamıza göstereceğimiz en büyük özenlerden biridir.

Su gibi aziz olun!

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bu dünyadan bir Mustafa Boybay hoca geçti

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Elazığ’da akademik hayatıma yön veren ve hayatımda derin izler bırakan kıymetli hocam Prof. Dr. Mustafa Boybay’ı anmak, benim için bir onurdur. Onunla yollarımız, Dicle Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi sınavını kazandıktan sonra Fırat Üniversitesi’nde yüksek lisans sınavını kazanmam ile kesişti. O dönemde birçok kişi bana yüksek lisans ve doktora eğitimimde Mustafa Hocam ile çalışmam gerektiğini tavsiye ediyordu. Bu kararı vermek, hayatımın en doğru adımlarından biri oldu.

Şefkatin ve Mükemmeliyetin Buluştuğu Bir Hoca

Odasına ilk girdiğimde, hocamın şefkatli ve mütevazı yaklaşımı hemen dikkatimi çekmişti. Öğrencilerine olan sevgisi ve ilgisi, meslek hayatındaki disipliniyle birleşerek eşsiz bir eğitim ortamı oluşturuyordu. Kendisine heyecanla, “Hocam, sizinle yüksek lisans ve doktoramı yapmak istiyorum,” dediğimde uzun bir yolculuğun ilk adımını attığımızı hissetmiştim. Mustafa Hocam, ders anlatımındaki yetkinliği, konulara hakimiyeti ve rehberlikteki başarısıyla bir öğretim üyesinden çok daha fazlasıydı.

Zorlukların İçinde Olumlu Çözümler

1990-1996 yılları arasında, terör olaylarının yoğun olduğu bir dönemde, Diyarbakır-Elazığ yolunda haftalık gidip gelmelerim oldukça zorluydu. Bu süreçte karşılaştığım idari ve lojistik problemleri çözmek için Mustafa Hocam devreye girdi. Hafta sonu ders yapma fikrini ortaya atarak Fırat Üniversitesi’nde yeni bir uygulamayı başlatan hocalarımdan birisi oldu. Cumartesi ve Pazar günleri yüksek lisans ve doktora derslerimizi gerçekleştirdik. Bu fedakarlığı, onun öğrencileri için ne kadar çok şey yapmak istediğinin bir göstergesiydi. Derslerdeki titizliği ve konulara derinlemesine yaklaşımı sayesinde akademik hayatımda birçok zorluğu aşmamı sağladı.

Akademik ve Manevi Rehberlik

Rektörlük adaylığı sürecinde bile tez yazım sürecime zaman ayıran, yoğun temposuna rağmen bana destek olan bir hocaydı. Yurt içi ve yurt dışı gezilerine önem vermesi onun bilgeliği ve renkli kişiliğinin de olduğunun ispatı idi.

Sadece akademik alanda değil, kişisel hayatta da bir rehberdi. Oğlumun sünnet törenine ailesiyle birlikte sürpriz bir şekilde gelmesi, onun dost canlısı ve içten kişiliğini ortaya koyuyordu.

Mustafa Boybay, sadece akademik başarılarıyla değil, insani yönleriyle de unutulmazdı. ODTÜ Kimya Bölümü’nden mezun olmuş, bir süre ABD’de bulunarak bilimsel çalışmalara katılmıştı.

Emeklilik dönemlerinde ise Umre ziyaretlerine yoğunlaşarak yaşantısını ibadetlerinin bir parçası haline getirdi.

Ne yazık ki, son Umre ziyaretinde vefat etti ve çok sevdiği Medine’de defnedildi. Bu, onun hayatındaki manevi yönünün ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu.

Gökkubbe Altında Bir Seda

Prof. Dr. Mustafa Boybay, bu dünyadan iz bırakarak geçen nadir hocalardan biriydi. Onun yetiştirdiği öğrenciler, akademik başarılarının yanı sıra insanlık derslerini de ondan öğrenmişlerdir. Bugün, öğrencileri olarak onun yol göstericiliğini ve ilgisini kendi öğrencilerimize aktarmaya çalışıyoruz. Kendisini her zaman saygıyla ve özlemle anacağız.

Bu dünyadan bir Mustafa Boybay geçti ve geride unutulmaz hatıralar bıraktı.

 

 

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Lavanta: Şifa ve Güzelliğin Doğal Kaynağı

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Lavanta, hoş kokusu ve göz alıcı rengiyle estetik bir bitki olmanın ötesinde, sayısız faydasıyla insanlık tarihine damga vurmuş bir mucizesidir. “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” adlı kitabımızda, bu eşsiz bitkinin sağlık, kozmetik, gıda ve daha birçok alandaki kullanımını bilimsel bir bakış açısıyla inceledik. Şimdi, bu bilgileri sizlerle paylaşmak ve lavantanın hayatımıza kattığı değerleri gözler önüne sermek istiyorum.

Sağlık Alanında Lavanta

Lavanta, sağlık bilimlerinde özellikle uçucu yağıyla öne çıkar. Anksiyete, stres ve uykusuzluk gibi çağımızın yaygın problemlerine karşı etkili olan lavanta yağı, aromaterapide sıklıkla kullanılır. Uykusuzluk çeken birinin yastığına birkaç damla lavanta yağı damlatması ya da odada bir difüzör yardımıyla lavanta kokusu yayması, kaliteli bir uyku için harika bir destek sağlar.

Lavanta yağı aynı zamanda antimikrobiyal, antifungal ve antioksidan özelliklere sahiptir. Yaraların iyileşmesine destek olur, cilt tahrişlerini azaltır ve güneş yanıklarını yatıştırır. Geleneksel tıpta böcek ısırıklarından egzama tedavisine kadar geniş bir kullanım alanına sahiptir. Modern araştırmalar ise lavantanın, bazı ağrılı hastalıklar ve kronik rahatsızlıklar üzerindeki olumlu etkilerini destekler niteliktedir.

Kozmetik Dünyasında Lavanta

Lavantanın güzellik dünyasındaki yeri de oldukça geniştir. Şampuanlardan nemlendirici kremlere, parfümlerden losyonlara kadar birçok kozmetik ürün lavanta özleri içerir. Hoş kokusuyla ferahlık ve sakinlik hissi veren lavanta yağı, aynı zamanda cilt bakımında akneye karşı etkili bir bileşen olarak da tercih edilir. Saç bakımında ise kepek oluşumunu engelleyici ve saç köklerini güçlendirici etkileriyle bilinir.

Lavanta, parfümeri dünyasının da vazgeçilmez bir bileşenidir. Tatlı, çiçeksi ve hafif odunsu alt tonlara sahip olan lavanta yağı, parfümlere derinlik katan bir temel not olarak kullanılır.

Gıda ve Gastronomi Turizminde Lavanta

Lavantanın tatlı ve aromatik özellikleri, gastronomi dünyasında da yerini almıştır. Lavantalı dondurma, bal, limonata, Türk kahvesi ve çay gibi ürünler, özellikle lavanta turizmi yapılan bölgelerde oldukça popülerdir. Isparta’nın Kuyucak Köyü, lavanta tarımı ve gastronomi turizmiyle öne çıkan bir bölgedir. Burada lavantadan üretilen yiyecek ve içecekler, hem turistler için eşsiz bir deneyim sunar hem de bölge ekonomisine katkıda bulunur.

Bilimsel Çalışmalar ve Gelecek Vizyonu

Lavanta, sadece geleneksel kullanımlarla sınırlı kalmıyor; bilimsel araştırmalar, bu bitkinin daha birçok alanda kullanılabileceğini ortaya koyuyor. Kitabımızda, lavantanın antikanser etkileri, antioksidan ve antienflamatuvar özellikleri gibi bilimsel bulgulara geniş yer verdik. Lavanta yağı, hem modern tıpta hem de tamamlayıcı tıpta farklı hastalıkların tedavisine destek olarak kullanılmaktadır.

Lavantanın Sosyal ve Ekonomik Katkısı

Lavantanın, tarım ve turizm açısından da önemli bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Türkiye’de lavanta tarımı, Isparta başta olmak üzere birçok ilde hızla yaygınlaşıyor. Lavanta tarlaları, fotoğraf tutkunları ve turistler için cazibe merkezi haline gelirken, yerel halkın ekonomisine de katkı sağlıyor. Fransa’nın Provence bölgesinde olduğu gibi, Türkiye’nin de lavanta üretiminde ve turizminde önemli bir aktör haline gelmesi mümkün görünüyor.

Sonuç Olarak

Lavanta, sağlıktan güzelliğe, gıdadan turizme kadar sayısız alanda insanlığa hizmet eden eşsiz bir bitkidir. Kitabımızda, bu değerli bitkinin bilinmeyen yönlerini ve bilimsel çalışmalar ışığında sunduğu faydaları detaylıca ele aldık. Lavanta, insanlık tarihindeki yerini sadece geçmişten gelen bir miras olarak değil, aynı zamanda geleceğin doğal kaynaklarından biri olarak da sağlamlaştırmaktadır.

Bu nedenle, lavantayı yaşamımızın bir parçası haline getirmek, hem bireysel sağlık ve huzurumuz hem de toplumsal ekonomik kalkınma açısından büyük önem taşımaktadır. Lavantayı daha yakından tanımak ve bu mucize bitkinin sunduğu fırsatları keşfetmek için herkesi bu kitabı okumaya davet ediyorum.

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş