Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Mikroplastikler, Endokrin Bozucular ve Çevresel Etkileri Çalıştayının ardından

Yayınlanma

Tarih

03-05 Kasım 2023 tarihleri arasında Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA); Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu organizasyonu ile İstanbul Teknik Üniversitesi ve İTÜ Kuzey Kıbrıs ortaklığı ile “Mikroplastikler, Endokrin Bozucular ve Çevresel Etkileri Çalıştayı” programına katıldım.

İyi ki böyle bir program için davet almışım ve katılmışım. Organizasyon ekibine çok teşekkür ederim.

Gerçekten de çok dolu dolu bir program oldu. Davetli hocaların hemen hemen her sunuma eksiksiz katılmaları bu önemli çalıştayın çok verimli geçeceğinin bir kanıtı idi.

Açılış programında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başkanı Sayın Ersin Tatar böyle bir çalıştaya katılarak konunun önemine vurgusu çok önemli idi ve etkili bir konuşma yaptı. “Tüm dünyayı etkileyen bir çevre kirliliğinden bahsediyoruz” dedi ve “tek kullanımlık plastiklerin ülkemizde artık kullanılmayacağı” bilgisini verdi.

TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker ise açılış konuşmasında “hepimizin çevre kirliliği konusunda duyarlı olmamız gerektiğini ve daha fazla para kazanma uğruna dünyamızı kirlettiğimizi artık daha bilinçli bir hale gelmemiz gerektiği” hakkında değerlendirmelerde bulundu.

İTÜ Rektör Prof. Dr. İsmail Koyuncu ise “Plastikleri akıllıca kullanmamız gerektiğini ve geri dönüşümün önemli olduğunu belirterek sürdürülebilir ve döngüsel plastik ekonomisine geçilmesi gerektiği” vurgusunu yaptı.

TÜBA-Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu yürütücülüğünü yapan Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın ise çalıştayda ele alınacak konuları tek tek belirterek bu alanda çok önemli bir kitabın çıkacağını söyledi.

Bende “Mikroplastikler ve Canlılar üzerine zararlı etkileri” adlı bir sunum gerçekleştirdim. İleride mikroplastiklerin canlılara vereceği zararları tek tek anlatarak çok ciddi önlemlerin alınması gerektiği gibi bilgiler vererek 20 dakikalık sunumumu tamamladım.

Çalıştaş programı inanılmaz derecede yoğundu ama bir o kadar da istifadeli idi. Hepimiz günün sonuna doğru yoruluyorduk TÜBA başkanı, Rektörler ve katılımcılar olarak her sunumu dikkatli dinledik, notlar aldık, sorularımız ve katkılarımız ile çok canlı bir program oldu.

Çalıştayda birbirinden değerli hocalarımızın sözlü sunumları çok verimli idi.

Plastikler, mikroplastikler ve çevre kirliliği ile ilgili verilen genel bilgilerin yanında “yangın geciktirici ve duman önleyici alternatif kompozitlerin plastiklerin kullanımını yangın açısından daha dayanıklı yapacağı bilgisi çok önemli idi.

Geri kazanılan katı atıkların nerelerde kullanılabileceği çalışmaları da dikkatle dinlenilen sunumlardan birisi idi.

“Mikroplastiklerin taşınımı ve kutuplardaki etkileri” sunumunda mikroplastiklerin kutuplara kadar gittiğinin görülmesi ise bizleri şaşırtmaya devam eden bilgiler arasında idi.

Tarım alanlarından gelen mikroplastikler ve endokrin bozucular sunumu ise başlı başına ele alınması gereken bilgilerdi.

Mikroplastiklerin deniz ve okyanus ekosistemine verdiği zararlar, zebra balığı modellemeleri, plastik atıklar ve inorganik kirleticilerde dikkate değer sunumlardı.

Geri kazanımlar ve geri kazanılmış atık sulardaki nano ve mikroplastikler hakkında bilgi ise ileride durumumuzun ne kadar vahim olacağını anlatan verilerdi.

Gıdalardaki plastik problemler, mikroplastiklerin sağlığa ve canlılara verdiği zararlar, hayvan sağlığına etkileri gibi sağlığımızı direkt etkileyen sunumları dinledikçe de vah ki vah diyesimiz geldi cidden.

Son oturum ise kentsel atıksuların öncelikli kirletici profilleri ve uluslararası verilerin mukayeseleri anlatıldı.

Atmosferde mikroplastiklerin varlığı ve solunum yolu ile bizlere geçmesi ise artık sona geldiğimizin işareti idi. Bu konu ile ilgili çalışmalardan örnekler verildi.

Çok verimli bir çalıştay böyle yoğun geçti. İnanılmaz derecede bilgiler aldım. Daha önceleri yayınlarını okuduğum hocalarımı orada görüp tanışma fırsatını yakaladım ve fikir alış verişlerinde bulundum. İleriki çalışmalarımıza eminim bu çalıştay akademik hayatımıza çok ışık tutacaktır.

Bu tip çalıştayların devam etmesi ve somut adımların atılması gerekmektedir. Çalıştay kitabının çok çabuk bir şekilde çıkmasını sabırsızlıkla bekliyorum.

Çalıştayı düzenleyen TÜBA başta olmak üzere İTÜ, İTÜ Kuzey Kıbrıs, TİKA yetkililerine ve emeği geçen herkese çok teşekkür ederim.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş