Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Yozgatlı Hüzni Baba

Yayınlanma

Tarih

Yozgat’a geldiğimden beri birkaç organizasyon için Yozgat Belediyesinin restore ettiği Hüzni Baba Tarih Edebiyat ve Musiki Konağı’na gitmiştim. Yozgat için çok önemli olan bu tip tarih kokan konakların sayısının artmasını dilerim ve emeği geçenlere de teşekkür ederim. Gerçekten de Yozgat’ın geçmişine yakışır konaklar yapılmış. İlk defa ismini bu konakta duyduğum asıl ismi Mehmet Bahattin olan Hüzni Baba’yı merak ederek hakkındaki kitapları ve makaleleri okudum. Yozgat’ımızın yetiştirdiği güçlü şairlerimizden birisi olan Hüzni Baba’nın şiirlerini özellikle de hicivlerini okumayı çok sevdim. Prof. Dr. Öcal Oğuz hocanın yazdığı ve Bilal Şahin amcamız tarafından basımına sponsor olunan “Yozgatlı Hüzni” kitabını alıp inceledim ve aşağıda özet bilgileri paylaşmayı kendime bir görev bildim.

Bilgi sahibi oldukça gururlandım ve böyle şahsiyetlerin ülkemizin gündeminde çok daha fazla yer etmesini ve akademik çalışmalara girmesi gerekmektedir. Bu değerlerimizi bilmeliyiz, hayat hikâyelerini öğrenmeliyiz hem de şiirlerini ve yazılarını sindire sindire okumalıyız.

Yozgatlı şairimiz Hüzni Baba 1879 yılında Aşağı Nohutlu mahallesinde doğmuş 4 yaşında babasını kaybetmiş, yokluklar içinde çocukluğunu yaşamış ve zor şartlarda eğitimlerini tamamlayarak Yozgat Mahkeme-i Şeriye’de zabıt kâtibi olarak memuriyet hayatına başlamış. Daha sonra imam olarak görev almış ve kendini Kuran ve ilme adamış, vaazları çok tesirli imiş. 12 yaşından beri şairliğe merak sarmış ve o yaştan beri şiirlerini kaleme almış. İlk üstadı ve eğitmeninin ise Zileli Ceyhuni olduğu söyleniyor. Yozgat’ta kızdırılmaya hiç gelmezmiş ve çok kuvvetli hicivler ile karşısındakini mahvedecek bir yeteneğe sahipmiş. İleri derece Arapça ve farsça bilmesi de ilminin ne kadar güçlü olduğunu göstermektedir.

Birinci Dünya Savaşında 13 yıl gibi uzun bir süre askerlik yapması hicivlerinin yanında bazı şiirlerin de vatan ve memleket sevgisini ve özlemini de yazmasına neden olmuş. Üç evlilik yapması ile ilgili yazdığı şiirleri ise okumam ile tebessüm etmem bir oldu. Okumanızı şiddetle tavsiye ederim.

Yozgatlı şairimiz Hüzni’ye zamanında çok lakap takılmış ki bunun en meşhurlarından biri de “Kurt İmam” lakabı imiş. Bir rivayete göre imamlık yaptığı köyden Yozgat şehrine gelirken soğuk kış günü iki kurdun önünü kesmesi ve elinde bir şey olmamasına rağmen kurtlar ile boğuşarak onları öldürmesi ya da her hangi bir meselede bilgisini ortaya koyarak konuya vukufiyetini göstererek ani cevap vermesi gibi nedenlerden dolayı “kurt adam” denmesi imiş.

Şiirlerinde Ehli Beyti öven şiirlerinden tutun, Tasavvufa kadar güzel şiirler de yazmış.

Hüzni Baba 17 Ocak 1936 tarihinde Yozgat’ta hayata gözlerini yummuş. Vasiyeti üzerine Çamlığın alt kısmındaki Halit Efendi Bağının yakınındaki mezarlığa defnedilmiştir.

Eserleri olarak I. ve II. Divan ve Şiir defteri mevcuttur. Fakat oğlu Fahrettin Öncül’ün açıklamasına göre “Çapanoğlu camisinde çok daha fazla eserleri varmış, öldükten sonra yakınları tarafından bu eserler hatıra olarak bizde kalsın diyerek” bu tarihi eserler alınmış ve şuan nerede oldukları ne yazık ki bilinmiyormuş, çoğu da kaybolmuş.

Zaten bir şiirinde;

Ola bunca emekler çektiğim

Eserimdir gözyaşlarım döktüğüm

Matba’aya verme zinhar eserim

Bilmez onlar kıymetini püserim.

Sanki eserlerinin geleceğini bilerek bu satırları kaleme almış.

Gerçekten şuan tarihimizin ve değerlerimizin kıymetini bilmiyoruz. Böyle büyük şair ve yazarlarımızın eserlerini okuyup anlamaya çalışmalıyız, dersler çıkarmalıyız. O kadar güzel şiirleri var ki Hüzni Baba’nın.

Satırlarıma son verirken Hüzni babanın mısraları ile veda etmek istiyorum.

Beka Mülke gider oldum

Yarenlere selam olsun

Dünyayı terk eder oldum

Kalanlara selam olsun

Eynime çekip bezimi

Aşağı çöküp dizimi

Çöküp yumup hem gözümü

Yumanlara selam olsun…

Lütfen Öcal hocanın yazdığı “Yozgatlı Hüzni divanlarından seçmeler” adlı kitabını alın ve şiirlerini sesli sesli okuyun, âleminizin değiştiğini göreceksiniz.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

“Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” Filmine Dair

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün TRT 1’de yayınlanan “Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” filmini izledim. Gerçekten de çok güzel bir film yapmışlar, emeği geçenleri tebrik ediyorum. Etkilenmemek mümkün değil.

30 yıldan fazla yaşadığım Diyarbakır’daki günlerim aklıma geldi.

Hani derler ya, “Diyarbakır geleni de ağlatır, gideni de.”

Tam Güneydoğu için söylenmiş bir laf, cidden.

Asistanlığı kazandığımda herkesin, Diyarbakır’da yaşanır mı? Hiç çekinmiyor musun? Gitme! gibi söylemlerini hiç unutamıyorum.

Ama göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçmiş işte. Diyarbakır’a gelişim gibi dönüşümde de ağlamaklı olmuştum.

En güzel günlerim de en acı günlerim de Diyarbakır’da geçti.

Terör nedeniyle gazetelerin satışının yasaklanması yüzünden Emniyet Müdürlüğü’nün önünden gazete almalarımızı, zorla kepenk kapattırmalar nedeniyle alışverişlerimizi yapamayışımızı, derslerin boykotlar nedeniyle yapılamayışını hatırlıyorum.

Filmi izlerken yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

İnşaAllah artık böyle şeyler ülkemin hiçbir köşesinde yaşanmaz.

Filmde öğrencilere bir şeyler öğretme telaşı çok iyi vurgulanmıştı.

Bana göre abartı yoktu; her şey çok gerçekçiydi.

Karacaoğlan’ın, “Girebilsen sinede neler var, yar içinde yar olur dedikleri” mısraları bir arabanın camında göründü ve o kadar anlamlıydı ki…

Fırıncının dik duruşu ve halkın teröre meydan okuması, “İşte bu!” dedirten cinsten bir andı.

Bu yaşanılası güzel ülkemizin artık terörle dertlenmemesi gerekiyor.

Güçlü Türkiye’mizi daha da güçlendirmeliyiz.

Terörün siyaseti olmaz.

Devlet ve millet el ele olduğunda terör de olmaz. Bunu başarmalı ve terörü bitirmeliyiz artık. Kürtçe de bizim dilimiz; ona daha çok sahip çıkmalıyız. Filmdeki Kürtçe türkü vurgusu da çok önemliydi.

Şehit Aybüke öğretmenim… Söylediğin o türkü ne kadar da manidardı:

“Beni öldürenin yoktur dini imanı.”

Gerçekten de suçsuz ve savunmasız insanları öldürenlerin ne dini ne de imanı olur.

Filmin yönetmeni Murat Onbul’u, senaristleri Uğur Kılıç ve Ozan Bodur’u, Aybüke rolündeki Nihayet Şahin’i ve diğer oyuncuları gerçekten tebrik ediyor, bu tip gerçekçi filmlerin devam etmesi dileği ile…

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş