Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Öyle gururluyum ki

Yayınlanma

Tarih

Hiç unutmam, 1989 yılında Dicle Üniversitesi’nin açmış olduğu asistanlık sınavını kazanınca rahmetli babama; “Baba çok şükür asistanlık sınavını kazandım, Diyarbakır’a gidiyorum” deyince, “Oğlum asistanlık nedir?” diye sormuştu.  Bende “Sonunda inşallah alanımda Profesör olacağım” deyince sevinç ile “Allah yolunu açık etsin, inşallah profesör olmanı bende görürüm” diye dua etmişti. Rahmetli babam göremedi ama 13 yılımı doldurdum profesör olarak.

32 yıla yakın bir geçmişim oldu Dicle Üniversitesi’nde. Gençliğimi ve heyecanımı hep o tılsımlı ilde yaşadım. Diyarbakır “geleni de ağlatır gideni de ağlatır” sözü gerçekten çok doğru idi.  Diyarbakır’a gelirken de ağlamıştım, dönüş yolculuğumda da…

Türkiye’nin en hızlı değişen illerinden birisidir Diyarbakır. İlk geldiğimde sanki büyük bir köy gibi olan şehir bir anda dünyanın en planlı şehirlerinden birisi oluvermişti. Müthiş bir şehirleşme planı ve dünya da çok az görebileceğiniz ve rahat yaşayabileceğiniz evler yeni Diyarbakır şehrini kuşatmıştı. Sanatsal faaliyetler ve kültürel yaşam tarzı mükemmel, içilen ve yenilen şeylerin tadı ise çok lezzetli idi. Her halde en çok özleyeceğim şey meşhur Diyarbakır ciğeri ve ardından yenilen Diyarbakır kadayıfı olacaktı…

Sanayisi için çok şey söyleyemiyorum ama eminim istikrar devam ettikçe gelişmeye başlamış sanayisi de en üst seviyeye ulaşacaktır.

Ne yazık ki Dicle üniversitesi ile şehir ne yaparsanız yapın bir türlü birleşemiyor. Dersler de hep söylemişimdir; “ Brezilya’da borsa düşse ilk Diyarbakır etkilenir” sözü aslında çok doğru idi, her şeyden ilk etkilenen şehir ne hikmetse Diyarbakır idi. Ne kadar çalışırsanız çalışın karşınızda hep bir suni engel var. Konuşmalara bakarsanız herkes haklı. Belki de istikrarsızlık yapılan çalışmaları gölgelendiriyor. Bu konu geniş kapsamlı değerlendirilmeli.

Dicle üniversitesinde hep ilkleri yaşadım. Eğitim fakültesi kadrosunda iken ilk TÜBİTAK projesini fakültemde yapmak bana nasip oldu ve ilk araştırma laboratuvarını da ben kurdum. O günü hiç unutmuyorum. Diyarbakır’ın o meşhur sıcağında yaz tatiline çıkmamış ve kendi araştırma laboratuvarımı kurmuş ve o küçücük mütevazı laboratuvardaki çalışmalarım ile Türkiye’nin en genç profesörlerinden birisi olmuştum. İlk uluslararası ödülümü de o laboratuvardaki çalışmalardan almıştım.

Hocaların aletleri saklama ve başkalarına kullandırmama prensibi ne yazık ki bizim üniversitemizde de vardı. Bunu kırmak için şuan ki değeri 150 milyon lira gibi büyük bir rakam olan Dicle Üniversitesi Bilim ve Teknoloji Uygulama ve Araştırma merkezinin projesini o zaman ki ismi ile Kalkınma Bakanlığına vermiş ve projemiz geçmiş ve dünyanın en prestijli laboratuvarlarından birini proje ekibimiz üniversitemize kazandırmıştık. Proje yürütücüsü olarak inanılmaz çalışmalarımıza rağmen o kadar eleştirilmiştim ki, “kimi bu laboratuvar çok büyük, kimi çok küçük, bazıları bu proje benim, bazıları da bu projeyi ben düşünmüştüm” gibi sözler ve dedikodular ile ümidimizi kırmaya çalışmışlardı ama asla pes etmeden laboratuvarımızı kurmuştuk. Şuan 2 kurumdan akredite olan dünyanın sayılı cihazlarının olduğu ve uluslararası ödüllere doymadığımız devasa laboratuvarı anahtar teslimi bıraktım. Umarım yeni yönetimlerde bu laboratuvarlardan bizim yaptığımız gibi ulusal ve uluslararası projeler ve ödüller çıkarırlar.

Dicle Üniversitesi’nde Eczacılık Fakültesi kurulacak laflarını asistanlık zamanımdan beri duyuyordum ama kimse elini taşın altına atmıyordu. Zamanın rektörüne “Hocam eczacılık fakültesini kurmak istiyorum” teklifime çok sıcak bakmış ve tüm desteğini vermişti ve ekibim ile kolları sıvayıp Eczacılık fakültesini kurmuş ve kurucu dekan olarak atanmıştım. Kurucu dekan olarak çalışmanın zorluğunu tahmin edersiniz, sıfırdan bir fakülte kuruyorsunuz ve her şeyi siz yapacaksınız, laboratuvarlar, derslikler, boyalar, öğretim elemanları alımları vs., ama Dicle Üniversitesi sevdam bu zahmetlerin hep üzerinde idi. Ve şuan kurucusu olduğum Eczacılık fakültesi 8. Yılı bitirdi. İlk üç yıl yaptığımız çalışmalar ile de Türkiye’deki tüm Eczacılık fakültelerinin akademik performans başarı sırasında da birinciliği hiç kaptırmadık. Çok özverili, insancıl ve çalışkan bir ekip ile iyi ki yola çıkmıştım.

2010 yılında I. Uluslararası Arası Katılımlı Kamu-Üniversite-Sanayi İşbirliği Sempozyumu ve Mermercilik Şurası sempozyumunu düzenleyerek sanayi iş adamları ile üniversitemizi birleştirmeye çalışmış ve beraber neler yapabiliriz ortak akılları ürütmenin temellerini atmış ve başarılı olmuştuk.

Dicle Üniversitesi Engelliler Uygulama ve Araştırma merkezini kurmuş ve kurucu müdürlüğünü yaptım.  İlk olarak da tüm binaların engelli öğrencilerimize göre yeniden onarımı ile uğraştık. 10-11 Mayıs 2011 tarihleri arasında “1. Özel Eğitim ve Engelsiz Yaşam” 13- 14 Mayıs 2013 tarihinde “Güneydoğu’da Özel Gereksinimli Bireylerin Sorunları ve Birimleri Çalıştayı” başkanlıklarını yapmış ve son derece önemli bildirileri kitaplar haline dönüştürerek çıkan sonuçları uygulamaya dönüştürmeye gayret etmiş ve kamuoyunda farkındalık oluşturmuştuk.

Bu zamana kadar 30’un üzerinde projeler yaparak üniversiteme katkı sağlamıştım. “Naylon aşkı öldürür” ve “Susuz aşk yaşanmaz” adlı güncel kitaplarım ile Türkiye’nin gündemine oturmuş, dünyada ilk defa pet şişelerin için de 5 tane kimyasal madde bularak dünyada çok ses getiren bir çalışmaya imza atmıştık. 200 civarında yayınlanmış ulusal ve uluslararası makalelerim, 400’e yakın sempozyumlardaki bildirilerimi anlatamıyorum bile.

Anorganik kimya alanında ikinci doktoramdan sonra Ankara Üniversitesinde Farmakoloji ve Toksikoloji alanındaki ikinci doktoramı da yapmamı, zorluklara rağmen hayatımın akademik olarak en güzelliklerinden birisi olarak görmüşümdür. Çünkü öğrenmenin yaşı da yok sınırı da…

Çevre Bilincini Geliştirme Derneğini de kurarak Diyarbakır ili başta olmak üzere ülkemizde bir takım sosyal projeler yaparak gönüllüler ile çevremizi temiz tutmaya yönelik bilinçlendirme programlarını düzenledik.

2021 yılının ilk ayı  Wep of Science verilerine göre 26 H indeksi ile (şuan 27) Dicle üniversitesinde 1. sırada, bulunmamdan dolayı, Eğitim-Bir-Sen Diyarbakır 2 nolu şube yönetim kurulu tarafından plaket ve çeşitli hediyeler ile ödüllendirilerek Dicle Üniversitesi’ndeki görev serüvenimi en yüksek  yerde tamamlayarak doğduğum yere Yozgat’a Bozok Üniversitesi’ne geçmiş bulunmaktayım.

Aslında yukarıda yaptığım çok az şeyleri sıraladım. Dünya hayatının geçici olduğunu biliyorum. İnşaallah Diyarbakır ilinin güzide Dicle Üniversitesinde hoş bir seda bırakmışımdır.

Allah’a ısmarladık Diyarbakır ve Dicle üniversitesi…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Lavanta ile Sağlığın Bilimsel Yüzü

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Editörlüğünü üstlendiğim ve Bozok Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan, Antalya Nobel Kitabevi tarafından yayımlanan “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” adlı akademik kitabımız nihayet yayımlandı, çok şükür.

Lavanta bitkisini sağlık bilimleri açısından ele aldığımız bu eser, alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Kitabımız için 27 farklı anabilim dalından destek aldık ve 42 akademisyen katkı sundu. 2 bine yakın bilimsel makale taranarak yaklaşık bir yıllık yoğun bir çalışmanın sonunda bu eseri ortaya çıkardık. Diş Hekimliği Fakültesi, Veteriner Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden öğretim üyeleri de kendi alanlarındaki bilgilerle kitaba değer kattılar. Kitap, hakem değerlendirmelerinden geçmiş olup, 243 sayfa boyunca akademik bilgilere yer verilmiştir.

Lavanta bitkisinden kısaca bahsetmek gerekirse, Lavanta, Lamiaceae (Ballıbabagiller) ailesinden olup, adı Latince “yıkamak” anlamına gelen “Lavare” kelimesinden türemiştir. İlk yazılı kaynaklarda, MÖ 370-285 yıllarında Yunan bilim insanı Theophrastus’un çalışmalarında geçmektedir. Lavanta, özellikle Akdeniz bölgesinde yaygındır ve Fransa, Bulgaristan, Türkiye gibi ülkelerde kültür tarımı yapılmaktadır. Ülkemizde özellikle Isparta’nın Kuyucak Köyü, lavanta tarımı ve turizminin merkezi haline gelmiştir.

Lavanta yağı, parfümeri, kozmetik ve tıbbi alanlarda yaygın olarak kullanılır. İçeriğindeki linalool ve linalil asetat lavantanın en önemli bileşenlerindendir. Aynı zamanda lavanta, gastronomi turizmine de katkı sağlayan bir bitkidir.

Lavanta, halk arasında birçok farklı şekilde kullanılmaktadır. Uçucu yağı, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkileriyle stres, uykusuzluk, baş ağrısı ve anksiyeteye karşı aromaterapide tercih edilir. Yanık ve cilt tahrişlerinde, hafif yaraların iyileşmesinde ve böcek ısırıklarına karşı da uygulanmaktadır. Lavanta çayı, sindirim problemlerine iyi gelirken, karabaş otu olarak bilinen türü ise balgam söktürücü ve uyarıcı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Ayrıca lavanta, evlerde doğal bir koku verici olarak da kullanılmaktadır.

Kısacası lavanta ile sağlığın bilimsel yüzünü birleştirmeye çalıştık. Kitabımıza ve lavantaya ilgi duyan herkesin bu eseri okumasını tavsiye ediyorum.

Kitabın önsözünü yazan Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar’a ve değerli katkılarıyla kitabımıza emek veren tüm hocalarımıza teşekkür ederim.

Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle!

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş