Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Bedenim Cambridge’de Aklım Türkiye’de

Yayınlanma

Tarih

Aylardan Ağustos; eğitim amaçlı, Londra’ya yaklaşık 100 km uzaklıkta  olan Cambridge’deyim. Cambridge’e gelmek için Ağustos ayının en güzel zaman olduğu söylenir. Ülkemize göre daha fazla yağmurlu ve daha soğuk bir iklime sahip. Eylül ayından sonra havaların soğuması ile birlikte açık alanlarda gezilemeyeceğini söylerler ki; benim de sizlere naçizane tavsiyem Cambridge’e gitme planınız varsa Ağustos ayını tercih edin. İklimi çok değişken, öğlen güneş vardı diye sevinirken, bir saat sonra havanın soğuduğuna hatta aniden bir yaz yağmurunun başladığına şahit olabilirsiniz.

Cambridge çok sakin bir İngiliz şehri. Eğitime kendini adamışların yaşadığı bir şehir. Üniversiteleri, kolejleri güçlü ve yüzyıllardır bilimsel çalışmalarda ön saflardalar. Bunun temelinde müthiş bir disiplin ve çalışma azmi yattığını söyleyebiliriz. Bilime cimrilik yapılmamış. Dünyanın en iyi beş üniversitesini sayın deseniz eminim herkes; Cambridge Üniversitesini bu beş üniversite arasında sayacaktır. Cambirdge tam bir öğrenci şehri; gerek dil öğrenmek için gerekse üniversite de okumak için ideal ve prestijli bir yer…

En az yüzyıllık olan binaların mimarileri aynen korunmuş… Öyle geniş kocaman caddeler yok Cambridge’de ama o dar sokaklarda dolaşmanın keyfine de diyecek yok doğrusu… Şehir planlaması öylesine mükemmel ki kaybolma riskiniz sıfır diyebilirim. Her karışı ince ince düşünülerek planlanmış. Evlerde balkon bulunmaması dikkatimi çeken başka bir ayrıntı… Burada gördüğüm iki katlı ve bahçeli evlerle bizim oralardaki beton yığını kocaman binaları karşılaştırdığımda hafiften bir iç çektiğimi de itiraf etmeliyim. Yeni yeni o eski mimarimize sahip çıkılmaya başlanması umut verse de keşke diyorum her birinde ayrı bir yaşanmışlık, ayrı bir ruh olan o güzelim evlerimize çok daha önceleri sahip çıkarak aslına uygun restorasyonlar yapsaydık. Yine de “zararın neresinden dönsen kardır” diyorum.

Cambridge sokaklarında gezerken güçlü bir güven duygusu sarıyor ruhunuzu. Trafik sakin, korna sesi duymanız mümkün değil. Sadece polis ya da ambulans sirenlerini duyabiliyorsunuz. Yayalara son derece saygılılar, öncelik her zaman yayaların. En küçük bir trafik kuralı ihlalinde sürücülerin tepkileri inanılmaz… Trafiğin bizim ülkemize göre tersten akması bizler için araba kullanmayı zorlaştırabiliyor.  Özellikle kısa süreli kalacaksanız yolları öğrenene kadar zaman geçer, Cambridge’in zevkini çıkaramazsınız. Bu nedenle Cambridge’ye kısa süreli gelenlere araba kiralamayı pek tavsiye etmiyorum.

İnsanlar kendi hallerinde, sokaklarında tartışma veya kavga görmüyorsunuz. Çünkü kavga da suçlu iseniz vay halinize.  Yasalar suçluları değil, mazlumları koruma üzerine kurulmuş. Olması gerektiği gibi! Sakin sokaklar da yürümek, insanın çok hoşuna gidiyor, hiç otobüse binmedim, saatlerce yürüdüm, yürürken de hep Ülkemi düşündüm.

Cambridge aynı zamanda bir müzeler şehri, tarihlerini özenle saklamışlar bu müzelerde, Cromwell Müzesi, Cambridge Museum of Technology, Fitzwilliam Museum and Art Gallery gibi müzeleri kesinlikle ziyaret edilmesi gereken yerler, genel kültürünüzle birlikte merakınızı da  artırıyor. Müzelerin bedava olduğunu anti parantez söyleyeyim.

Yemek kültürleri çok farklı ,Türkiye’den gelen öğrenciler ilk etapta çok zorluk çekebilirler; Türk lokantalarının adreslerini  öğrenene kadar…. İngiliz mutfağının helal olan kısmı ile tanışmakta fayda var. Özellikle balık yemeklerinin çok iyi olduğunu söyleyebilirim.

Buraya geldikten bir hafta sonra, bizi Cam nehrinde punting yapmaya götürdüler, çok zor bir şey. Serin havada  suya düşme ihtimali de olduğu için biraz çekiniyor insan binmeye. Elinize uzun ve kalın bir sopa alıyorsunuz, sopadan güç alarak istediğiniz yöne yönlendiriyorsunuz kayığınızı, zevkli ve bir o kadar da heyecanlı….

Yabancı ülkelerden gelen çoğu öğrenciler kendilerine hemen bisiklet kiralıyorlar. Yolların düz olması ve mesafelerin kısa olması bisikleti cazip hale getirmiş. Yaşlı nine ve dedelerin bile bisiklet kullanıyor olması, bizlere bayağı bir ilginç geldi…

İngiltere denince ilk önce parklar akla geliyor. Doğayı bozmadan, muhteşem peyzaj ile geniş ve güzel parklar yapmışlar.  İnsanlar parklarda dilediği şekilde dinleniyorlar ve sosyal aktivitesini yapıyorlar..

Düşünün öyle bir sistem kurmuşsunuz ki hem dilinizi öğretiyorsunuz, hem kültürünüzü hem de para kazanıyorsunuz. İngilizce biliyor iseniz dünyanın her tarafına rahatlıkla gidebileceksiniz.

İngiltere’de Türkiye’den gelenler ile müthiş bir diyalog içine giriyorsunuz, sanki yıllardır tanışıyor gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Gurbet ellerde hemşehriciliğin çok tatlı ve inanılmaz güzel bir duygu olduğunu görüyorsunuz. Ömrüm boyunca unutamayacağım güzel dostluklar edindim burada.

Bedenim Cambridge’de ama, aklım Türkiye’de. Ülkemin aydınlık yüzlü insanlarının daha iyilerine layık olduğu düşüncesi, yüreğimi titretse de, gelecekten ümitvar olarak teselli buluyorum. Allah’ım sen Türkiye’mi koru, üzerimizdeki karabulutları dağıt. Alnımızın akı ile Ülkemin bulunduğu cendereden kurtulacağız diyor ve Cambridge’deki gibi sakin bir hayat diliyorum.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş