Bizimle iletişime geçin

500 ml lik pet şişeler acilen yasaklansın

Yayınlanma

Tarih

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Ramazan: Maneviyat, Kardeşlik ve Sağlığın Buluştuğu Ay

Yayınlanma

Tarih

Yazar

1 views

Ramazan, Müslümanlar için her zaman bir ibadet, sabır ve paylaşma ayı olmuştur. Ancak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve sahabelerin yaşadığı dönemde Ramazan, bambaşka bir anlam taşıyordu. O günlerde bu mübarek ay, sadece oruç tutmaktan ibaret değildi; aynı zamanda toplumun ruhen ve ahlaken yeniden inşa edildiği, Allah’a yönelişin zirve yaptığı bir zaman dilimiydi. Ramazan ayı, açlığa ve susuzluğa sabretmekten öte, Allah’a olan bağlılığın en derin haliyle hissedildiği bir eğitim süreciydi. Aynı zamanda, modern bilim de Ramazan orucunun sağlık üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamaktadır. Bedeni ve ruhu dinlendiren bu mübarek ay, aslında insan sağlığı için de büyük bir nimettir.

Peygamber Efendimiz’in Ramazan’ı yaşama biçimi, ümmetine en güzel örnek olmuştur. Sahur yapmanın önemini vurgulayan Efendimiz, “Sahur yapınız, çünkü sahurda bereket vardır.” (Buhari, Savm 20) buyurmuştur.

Gündüzleri oruçlu geçirmek sadece açlık ve susuzlukla sınanmak değil, aynı zamanda sabır, şükür ve nefsi terbiye etmek anlamına geliyordu. Bir keresinde, sahabeler çok sıcak bir günde oruç tutarken zorlandıklarını söylediklerinde, Efendimiz onlara Bedir günü oruçlu halde savaşan sahabeleri hatırlatarak, “Gerçek sabır ve dayanıklılık işte o zaman gösterilir.” diyerek onları teskin etmişti.

Ramazan, Kur’an’ın indirilmeye başlandığı ay olduğu için, Peygamberimiz ve sahabeler bu dönemde Kur’an’la daha fazla hemhal olurlardı. Cebrail (a.s.), her Ramazan ayında Peygamber Efendimiz’e Kur’an’ı baştan sona okuturdu. Bu, sahabelere de örnek olmuş, onlar da Ramazan boyunca Kur’an’ı daha çok okuyarak tefekkür etmişlerdir. Hz. Osman (r.a.), Ramazan gecelerinde Kur’an’ı saatlerce okur, gözyaşları içinde ayetleri derinlemesine anlamaya çalışırdı.

Ramazan, paylaşmanın en yoğun yaşandığı zamanlardan biriydi. Sahabeler, ellerindeki azıcık yiyeceği bile komşularıyla, fakirlerle paylaşmayı büyük bir görev bilirdi. Efendimiz, “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, onun sevabı kadar sevap kazanır.” (Tirmizi, Savm 82) buyurarak, cömertliği teşvik etmiştir. Medine’de iftar sofraları birlik ve beraberlik ruhunu güçlendirirdi. Hz. Bilal (r.a.), iftarını çoğu zaman sadece birkaç hurma ve su ile açar, elinde fazlası varsa mutlaka bir yetime veya fakire verirdi.

Günümüzde ise, Ramazan’ın ruhuna aykırı şekilde, lüks ve abartılı iftar sofraları düzenlenmesi ne yazık ki sıkça görülmektedir. Oysa Peygamber Efendimiz, sade ve ölçülü beslenmeyi öğütlemiş, “İnsanoğlu, midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır.” (Tirmizi, Zühd 47) buyurarak aşırıya kaçmanın sakıncalarına dikkat çekmiştir. Oruç, açları anlamak ve israftan kaçınmak için bir vesile iken, gösterişli sofralarla bu bilinci kaybetmek Ramazan’ın özünden uzaklaşmak anlamına gelir.

Peygamber Efendimiz, Ramazan gecelerini ibadetle geçirirdi. Sahabelerle birlikte cemaat halinde teravih namazı kılmaları, bu ibadeti önemli kılmıştır. Mescid-i Nebevi’de yankılanan dualar, Allah’a yakınlaşmanın en özel anları olurdu. Sahabelerden biri bir gece Peygamberimizin namazını izleyip, onun Allah’a olan teslimiyetini gördüğünde, gözyaşları içinde “İşte gerçek huzur bu!” diye fısıldamıştı.

Ramazan, fakirlere yardım eli uzatmanın en önemli vesilelerinden biri olarak görülürdü. Sahabeler, mallarından sadaka ve zekât vererek ihtiyaç sahiplerine destek olurlardı. Hz. Osman (r.a.), bir kıtlık yılında kervan dolusu buğday getirtmiş ve tümünü ihtiyaç sahiplerine bağışlamıştı. Hz. Aişe (r.a.) ise gelen hediyeleri hiç tereddütsüz fakirlere dağıtır, kendisi çoğu zaman hurma ve sudan başka bir şeyle orucunu açardı.

Günümüzde bilim insanları, oruç tutmanın vücudu toksinlerden arındırdığını, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve metabolizmayı düzenlediğini ortaya koymaktadır. Bu yönüyle oruç, hem ruhsal hem de fiziksel arınma sağlamaktadır.

Peygamber Efendimiz, Ramazan’ın son on gününde ibadetlerini daha da artırır, itikâfa girerdi. Sahabeler de bu sünnete uyarak mescitlerde kalır, kendilerini ibadete adarlardı. Kadir Gecesi’nin ihya edilmesi, bu dönemin en önemli manevi kazançlarından biri olurdu. Hz. Aişe (r.a.), Kadir Gecesi’nin önemini Peygamber Efendimiz’e sormuş ve Efendimiz ona şu duayı öğretmiştir: “Allah’ım, sen affedicisin, affetmeyi seversin, beni de affet.” (Tirmizi, Deavat 85). O günden bugüne kadar bu dua, Kadir Gecesi’nin en kıymetli dualarından biri olarak Müslümanlar tarafından okunmaktadır.

Ayrıca, oruç sayesinde vücut hücrelerinin kendini yenileme sürecine girdiği, açlığın bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve uzun vadede sağlıklı yaşam için olumlu etkileri olduğu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.

Peygamber Efendimiz ve sahabeler için Ramazan, yalnızca oruç tutulup iftar edilen bir ay değil, ruhların arındığı, gönüllerin yumuşadığı, Allah’a yakınlaşmanın zirve yaptığı mübarek bir zaman dilimiydi. Bugün de onların izinden giderek Ramazan’ı sadece aç kalınan bir süreç olarak değil, bir ruh, beden ve şuur eğitimi olarak görmek gerekir. Ramazan, her dönemde olduğu gibi bugün de bizlere, sabrı, paylaşmayı ve manevi olgunluğu hatırlatmaya devam ediyor.

Aynı zamanda modern tıp ve bilim de bu mübarek ayın sağlığa olan katkılarını doğruluyor. Ancak Ramazan’ı gösteriş ve lüks sofralarla tüketmek yerine, paylaşma ve tevazu ruhunu yaşatarak geçirmeliyiz. Oruç, bedenimizi dinlendirirken ruhumuzu da arındırıyor ve bize hayatın özünü hatırlatıyor.

Okumaya devam et

Haberler

Gazi Üniversitesi’nde Gıda Güvenliği ve Mikroplastik Tehlikesi Paneli Düzenlendi

Yayınlanma

Tarih

Yazar

1 views

Gazi Üniversitesi ve Doğru İnsanlar Dayanışma ve Düşünce Derneği (Dİ-DER) iş birliğiyle düzenlenen panelde, gıda güvenliği ve plastik ambalaj kaynaklı mikroplastik tehlikesi tüm yönleriyle ele alındı. Rektörlük Mimar Kemaleddin Salonu’nda gerçekleşen etkinlik, akademisyenler, sektör temsilcileri, sağlık profesyonelleri ve öğrencilerden yoğun ilgi gördü.

Gıda Güvenliği Konusunda Kritik Açıklamalar

Panelin açılış konuşmasını yapan Gazi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hasan Tezer, gıda güvenliğinin insan sağlığı açısından en önemli konulardan biri olduğunu vurgulayarak, plastik ambalajlardan gıdaya geçen mikroplastiklerin oluşturduğu risklere dikkat çekti. Doğru İnsanlar Dayanışma Düşünce Derneği Başkanı Sabiha Karaosman ise, gıda güvenliğinin bireysel bir mesele olmanın ötesinde toplumsal bir sorumluluk olduğunu belirtti.

Mikroplastikler ve Sağlık Riskleri Masaya Yatırıldı

Panele, Eski Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp, Eski İzmir Valisi Cahit Kıraç, Gazi Üniversitesi Rektör Danışmanı Prof. Dr. Selami Candan, Dünya İklim, Doğa ve Çevre Platformu Derneği Başkanı Vahit Oğuz ve Doğru İnsanlar Dayanışma Düşünce Derneği kurucu üyesi Fethiye Aykın da katıldı.

Moderatörlüğünü Prof. Dr. Halil Vural’ın üstlendiği panelde; Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nevzat Artık, Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, Gıda Işınlama Danışmanı Prof. Dr. Nurcan Çetinkaya ve Gıda Mühendisi Tijen Coşkun konuşmacı olarak yer aldı.

Prof. Dr. Hamdi Temel: “Mikroplastikler Gıdalar Yoluyla Vücudumuza Giriyor”

“Naylon Aşkı Öldürür” ve “Susuz Aşk Yaşanmaz” kitaplarının yazarı ve plastik kirliliği üzerine yaptığı bilimsel çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Hamdi Temel, plastik ambalajlardan gıdaya geçen mikroplastiklerin kimyasal migrasyonu, vücutta birikim mekanizmaları ve sağlık üzerindeki potansiyel etkileri hakkında kapsamlı bilgiler paylaştı. Mikroplastiklerin hormon dengesini bozucu etkilerine ve uzun vadeli sağlık risklerine dikkat çeken Prof. Dr. Temel, toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Nevzat Artık: “Gıda Güvenliği Her Aşamada Kontrol Edilmeli”

Gıda güvenliğinin üretimden tüketime kadar tüm süreçlerde sıkı bir kontrol gerektirdiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Artık, Avrupa’da yaşanan deli dana hastalığı krizini örnek göstererek, Türkiye’de gıda güvenliği denetimlerinin daha da sıkılaştırılması gerektiğini ifade etti.

Prof. Dr. Nurcan Çetinkaya: “Gıda Işınlama Halk Sağlığı İçin Önemli”

Gıda ışınlama teknolojisinin gıdalardaki zararlı mikroorganizmaları etkisiz hale getirdiğini belirten Prof. Dr. Nurcan Çetinkaya, bu konuda halk arasında yanlış bir algı oluştuğunu söyledi. Türkiye’de yalnızca iki tesiste kullanılan bu teknolojinin kapasitesinin artırılması gerektiğini dile getirdi.

Bilinçlendirme ve Çözüm Önerileri Öne Çıktı

Panelde, plastik ambalajların görünmeyen tehlikeleri hakkında farkındalık oluşturulmasının yanı sıra daha sağlıklı ve çevre dostu ambalaj alternatiflerine yönelmenin gerekliliği vurgulandı.

Panel sonunda organizasyonun gerçekleştirilmesinde emeği geçen kurucu üye Fethiye Aykın’ın teşekkür konuşmaları ile devam etti.

Panel, Soru-Cevap Bölümüyle Tamamlandı.

Katılımcılardan gelen soruların yanıtlandığı interaktif soru-cevap bölümünün ardından, panelde emeği geçen konuşmacılara teşekkür belgeleri ve plaket takdim edildi. Etkinlik, toplu hatıra fotoğrafı çekimiyle sona erdi.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sürdürülebilir Bir Gelecek İçin Yeni Bir Yaklaşım: İleri Dönüşüm

Yayınlanma

Tarih

Yazar

4 views

Geçtiğimiz günlerde akademik bir toplantıda “İleri Dönüşüm (upcycling)” kavramını uzun uzun tartıştık. Bu konu o kadar ilgimi çekti ki, bu haftaki köşe yazımı ileri dönüşüme ayırmaya karar verdim. Peki, nedir bu ileri dönüşüm? Gelin, birlikte inceleyelim.

İleri dönüşüm, atık veya kullanılmayan malzemeleri alıp onları daha değerli, daha kullanışlı ve daha estetik ürünlere dönüştürme sürecidir. Örneğin, eski bir kıyafeti yeniden tasarlayarak yepyeni bir çanta haline getirmek ya da kullanılmayan cam şişeleri dekoratif bir avizeye çevirmek, ileri dönüşümün en güzel örneklerindendir. Bu süreçte, malzemeler kimyasal veya mekanik işlemlere tabi tutulmadan, doğrudan yeniden işlev kazandırılır. Böylece hem enerji tüketimi minimize edilir hem de doğal kaynakların kullanımı azaltılır.

İleri dönüşüm, geri dönüşümden farklıdır. Geri dönüşümde malzemeler eritilir, parçalanır veya işlenerek ham madde haline getirilir. Oysa ileri dönüşümde, atık malzemeler olduğu gibi alınır ve daha değerli ürünlere dönüştürülür. Örneğin, eski bir paleti alıp onu şık bir kitaplığa çevirmek, ileri dönüşümün özünü oluşturur. Bu sayede atık miktarı azalır ve doğaya zarar veren plastik, cam, metal ve tekstil atıklarının önüne geçilir.

Günümüzde nüfusun hızla artması ve sanayileşmenin yaygınlaşmasıyla birlikte atık miktarı da artıyor. Bu durum, doğal kaynakların tükenmesine ve çevre kirliliğine yol açıyor. İşte tam da bu noktada, ileri dönüşüm devreye giriyor. İleri dönüşüm, atık malzemeleri değerlendirerek hem çevreye zarar vermeyi engelliyor hem de ekonomik katma değer oluşturuyor. Ayrıca, karbon ayak izini azaltarak iklim değişikliğiyle mücadelede önemli bir rol oynuyor.

İleri dönüşüm, sadece çevre için değil, ekonomi için de büyük fırsatlar sunuyor. Atık malzemeleri değerlendirerek yeni ürünler üretmek, hem yerel ekonomiyi canlandırır hem de istihdam oluşturur. Özellikle tekstil, mobilya ve dekorasyon sektörlerinde ileri dönüşüm uygulamaları giderek yaygınlaşıyor.

Örneğin, eski kıyafetlerden yeni tasarımlar yapmak veya kullanılmayan ahşap malzemelerden modern mobilyalar üretmek, hem çevre dostu hem de kârlı bir iş modeli haline geldi.

Dünya genelinde ileri dönüşüm uygulamaları hızla yaygınlaşıyor. Avrupa Birliği, döngüsel ekonomi politikaları kapsamında ileri dönüşüm projelerini destekliyor ve bu alanda yenilikçi çözümler teşvik ediyor. Türkiye’de ise son yıllarda artan çevresel farkındalıkla birlikte ileri dönüşüm girişimleri giderek daha fazla öne çıkıyor. Geri dönüşüm ve atık yönetimi alanında faaliyet gösteren birçok kuruluş, ileri dönüşüm projelerine öncülük ederek hem çevresel hem de ekonomik kazanımlar elde ediyor.

İleri dönüşüm, günlük hayatımızda da büyük bir fark yapabilir. Örneğin:

Eski mobilyalarınızı onarıp yeniden tasarlayarak evinize yeni bir hava katabilirsiniz.

Kullanmadığınız kıyafetlerinizi kesip dikerek yeni giysiler veya aksesuarlar yapabilirsiniz.

Cam ve plastik şişeleri dekoratif ürünlere dönüştürerek hem çevreye katkıda bulunabilir hem de evinizi güzelleştirebilirsiniz.

Sonuç Olarak

İleri dönüşüm, sürdürülebilir bir gelecek için atabileceğimiz en önemli adımlardan biridir. Bireyler olarak bu bilinçle hareket etmeli, atık malzemeleri değerlendirerek hem çevreye hem de ekonomiye katkıda bulunmalıyız.

Peki, siz ileri dönüşümü hayatınıza dahil etmeye hazır mısınız?

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş