Bizimle iletişime geçin

Genel

Şekerin Gerçek Yüzü: Tatlı mı Zehir mi?

Yayınlanma

Tarih

Halk arasında “toz şeker” dediğimiz beyaz şeker, mutfaklarımızın vazgeçilmezi gibi görünse de aslında en zararlısıdır. Çünkü defalarca işlenir, faydalı kısımları alınır ve geriye sadece boş kalori kalır. Yani yeriz ama vücudumuza hiçbir faydası olmaz.

Biraz örnek verelim:

Bir kutu gazlı içecekte yaklaşık 10 küp şeker bulunur. Yani kola içtiğinizde, sanki üst üste 10 küp şekeri ağzınıza atmış gibi olursunuz.

Hazır meyve sularında da durum farklı değildir; bir bardak portakal suyunda 5–6 küp şekere denk gelen miktar vardır.

Çocuklara aldığımız bir paket gofret, günlük alınması gereken şeker miktarını tek başına karşılar.

Bu kadar fazla şeker yüklemesi zamanla obeziteye, insülin direncine, diyabete, diş çürüklerine ve kalp hastalıklarına davetiye çıkarır.

Daha Sağlıklı Tatlandırıcılar

Peki “tatlıdan tamamen mi vazgeçelim?” Tabii ki hayır. Hepimizin tatlıya ihtiyacı var ama önemli olan doğru kaynağı seçmektir.

Bal: Doğal bal hem tatlı ihtiyacını karşılar hem de bağışıklığı destekler. Çocukken hastalandığımızda anneannelerimizin verdiği bir kaşık bal boşuna değildi. Ancak unutmayalım, her bal gerçek olmayabilir. Güvenilir yerden almak şarttır.

Pekmez: Dut, üzüm ya da keçiboynuzu pekmezi… Çocukluğumuzda sabah kahvaltısında bir kaşık yediğimizde gün boyu enerji verirdi. Demir açısından da zengindir; özellikle kansızlık problemi olanlar için iyi bir destektir.

Hurma ve kuru meyveler: Ramazan’da sofralarımızın vazgeçilmezi olan hurma, aslında her gün tüketilebilecek en doğal tatlılardan biridir. Çayın yanına bir hurma ya da birkaç kuru kayısı koymak, hem tatlı isteğini bastırır hem de lif ve vitamin desteği sağlar.

Stevia ve Hindistan cevizi şekeri: Son yıllarda daha çok duyuyoruz. Özellikle diyabet hastaları için uygun, bitkisel kökenli tatlandırıcılardır. Kan şekerini birden yükseltmezler.

“Azı Karar, Çoğu Zarar”

Unutmamamız gereken en önemli nokta şudur: “Doğal da olsa şeker, şekerdir.” Fazla bal da, fazla pekmez de vücuda gereğinden fazla şeker yüklemek demektir.

Mesela:

Çayı üç şekerli içiyorsak önce ikiye, sonra bire düşürelim. Bir süre sonra damak alışır ve şekersiz içmeye başlarız.

Tatlı krizimiz tuttuğunda çikolata yerine bir avuç kuru üzüm ya da iki hurma yiyelim.

Çocuklarımıza gazlı içecek yerine ev yapımı meyve suyu ya da ayran sunalım.

Sonuç: Şeker Hayatı Tatlandırsın, Sağlığı Götürmesin

Özellikle diyabet hastaları için durum çok daha hassastır. Onların vücudu şekeri farklı işler ve küçük bir fazlalık bile ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu yüzden:

Bal ya da pekmez bile olsa, doktorun önerdiği ölçünün dışına çıkmamak gerekir.

Tatlı isteği geldiğinde hurma, elma, armut gibi lifli ve doğal meyveler daha güvenlidir.

Stevia gibi bitkisel tatlandırıcılar, kan şekerini hızlı yükseltmediği için daha uygun seçeneklerdir.

En önemlisi, diyabet hastaları tatlandırıcı seçiminde mutlaka doktor veya diyetisyenlerine danışmalıdır.

Unutmayalım: Şeker tadıyla hayatımıza renk katsın ama sağlığımızı elimizden almasın. Özellikle diyabetliler için doğru şeker seçimi, hem hayat kalitesini hem de uzun ömürlü bir yaşamı belirleyen en önemli etkenlerden biridir.

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Genel

Yeşil Kalkınma Zirvesi: Mikroplastikler ve Geleceğe Dair Çözüm Önerileri

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Sürdürülebilir Yeşil Gelecek Derneği (SYGD) Başkanı Uzm. Nehide Tuna tarafından düzenlenen ve Marmara Üniversitesi Sivil Toplum Kuruluşları Uygulama ve Araştırma Merkezi (STKAM) Müdürü Prof. Dr. Esra Yüksel Acı öncülüğünde gerçekleştirilen Yeşil Kalkınma Zirvesi 2025, düşünce liderlerini, politika yapıcıları, akademisyenleri ve yerel değişim öncülerini bir araya getirerek sürdürülebilir bir gelecek için çözüm üretmeyi hedefledi. Türkiye’nin 2030’a kadar sera gazı emisyonlarını %41 azaltma ve 2053’te net sıfır emisyona ulaşma hedeflerine ulaşması için bu tür organizasyonlar büyük önem taşıyor.

Zirvede Öne Çıkan Oturumlar:

  1. İklim Değişikliği ve Türkiye’nin Uyum Politikaları
    Türkiye’nin iklim krizine karşı dayanıklılığını artıracak önlemler tartışıldı.
  2. Enerji ve Döngüsel Ekonomi
    Temiz enerji kaynaklarına geçiş, atıkların kaynağında azaltımı ve çevreci üretim modelleri ele alındı.
  3. Yeşil ve Dijital Beceriler & Geleceğin Meslekleri
    İklim dostu mesleklerin önemi, dijitalleşme ile birlikte şekillenen iş dünyası ve eğitim politikalarının dönüşümü konuşuldu.
  4. Sürdürülebilir Finans
    Yeşil yatırımların teşviki, finansal sistemin çevreci girişimleri desteklemesi için uygulanabilecek modeller sunuldu.
  5. İklim Adaleti ve Gıda Güvenliği
    Tarım, kırsal kalkınma, gıda güvenliği ve toplumsal eşitsizlikler bağlamında iklim değişikliğinin etkileri değerlendirildi.

Mikroplastikler: Sessiz, Sinsi ve İklimi Tehdit Eden Tehlike

Zirvenin ilk gününde ben de 1. oturumda “İklim Değişikliği ve Türkiye’nin Uyum Politikaları” başlıklı konuşmamla yer aldım. Bu vesileyle vurguladığım en önemli konulardan biri, çevre ve insan sağlığı açısından giderek büyüyen bir tehdit olan mikroplastikler oldu.

Bugün kullandığımız pet şişelerden, poşet çaylardan, hatta havadan bile vücudumuza giren bu parçacıklar; anne sütünde, plasentada, insan kanında ve akciğer dokularında dahi tespit ediliyor. Ancak mesele sadece insan sağlığıyla sınırlı değil. Mikroplastikler, toprağın ve suyun doğal döngüsünü bozarak karbon yutaklarının verimini azaltıyor; denizlerdeki planktonların fotosentez kapasitesini düşürerek atmosferdeki karbondioksit seviyelerini etkiliyor. Bu da dolaylı yoldan iklim değişikliğini hızlandıran bir faktör haline geliyor.

İşte bu nedenle yeşil beceriler artık yalnızca çevre bilincini değil, aynı zamanda iklim sorumluluğunu da içermeli. Sadece çevreci davranmak değil, bu bilinçle yaşamak artık bir zorunluluk. Çünkü her yaptığımız tercih — örneğin cam şişe kullanmak, açık çay demlemek, plastik yerine bez çanta taşımak — doğanın ve iklimin lehine ya da aleyhine işliyor.

Bu anlamlı etkinliğin gerçekleşmesine katkı sunan SYGD Başkanı Uzm. Nehide Tuna’ya ve Marmara Üniversitesi STKAM Müdürü Prof. Dr. Esra Yüksel Acı’ya içtenlikle teşekkür ederim.

Okumaya devam et

Genel

Gelecekte Plastiğin Yerini Kenevir Alabilir mi?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Yıllardır okuyucularım bilir, plastiğin bizlere verebileceği zararlarını ve kenevirin faydalarını anlatmaya çalıştım.

Gerçekten de önemli konular.

Son yıllarda, hem akademik çalışmalar hem de endüstriyel uygulamalar kapsamında, plastiğin doğaya zarar vermeyen alternatif malzemelere yönelik arayışlar hız kazandı. Plastik atıkların çevremizde, okyanuslarda hatta soluduğumuz havada oluşturduğu tahribatı göz önüne aldığımızda, bu arayışın önemini daha iyi anlıyoruz. Bu noktada kenevir, sürdürülebilir bir alternatif olarak dikkatleri üzerine çekebilir.
Peki, gelecekte plastiğin yerini tamamen kenevir alabilir mi? Ya da bir alternatifi olabilir mi?

Daha önce editörlerinden biri olduğum ve Bozok Üniversitesi hocalarımız tarafından kaleme alınan “Sağlık Bilimleri Açısından Kenevir” kitabımızda da bahsettiğimiz gibi, kenevir doğal olarak hızlı büyüyen ve minimum su ihtiyacı olan bir bitkidir. Bunun yanı sıra, biyoplastik üretiminde kullanılabilecek selüloz açısından da oldukça zengindir. Kenevir bazlı plastiklerin çözünülebilir olması ve biyolojik olarak geri dönüşebilir nitelikte olması, çevresel kirliliği önemli ölçüde azaltma potansiyeline sahiptir.

Ayrıca, kenevirden üretilen biyoplastikler hafif, dayanıklı ve esnek olma gibi özelliklere sahiptir. Bu nedenle otomotiv endüstrisi, ambalaj sektörü ve inşaat alanı gibi birçok sektörde kullanım potansiyeli bulunmaktadır. Hatta, Avrupa’da bazı otomobil üreticileri, kenevir bazlı malzemeleri şimdiden iç tasarımlarında kullanmaya başlamıştır.

Ne yazık ki, kenevir potansiyeli çok yüksek bir malzeme olmasına rağmen, mevcut üretim teknolojilerinin yaygınlığı ve maliyeti gibi faktörler nedeniyle henüz plastikle tam anlamıyla rekabet edebilecek seviyede değildir. Kenevir bazlı biyoplastiklerin maliyeti, petrokimya tabanlı plastiklere göre şu anda daha yüksektir. Bunun yanı sıra, kenevir üretimi üzerindeki yasal düzenlemeler de üretimin yaygınlaşmasını engelleyebilecek bir faktör olabiliyor.

Plastiklerin yerine kenevirin geçmesi için gerekli altyapı yatırımlarının ve teknolojik gelişmelerin artması gerekiyor. Toplumda da biyoplastiklerin avantajları konusunda farkındalık oluşturulması önemlidir.

Sonuç

Kenevirin gelecekte plastiğin yerini alması hem çevresel hem de ekonomik açıdan büyük bir dönüşüm yapabilir. Ancak bu dönüşümün gerçekleşmesi için teknoloji, politika ve toplumsal farkındalık alanlarında çok yönlü bir çaba gerekmektedir. Kenevir, sürdürülebilir bir geleceğe olan inancımızı güçlendiren umut verici bir çözüm sunmaktadır ve kenevir ile ilgili çalışmalar hız kesmeden devam etmelidir.

Kaynak

https://europlas.com.vn/en-US/blog-1/can-hemp-replace-plastic-exploring-a-sustainable-alternative#:~:text=They%20may%20not%20completely%20replace,non%2Dload%2Dbearing%20components.

Okumaya devam et

Genel

World Forum for Young Scientists-WFYSWORLD FORUM FOR YOUNG SCIENTISTS (WFYS)

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün Türkiye saati ile online Pakistan araştırma grubunun düzenlediği programda “görünmeyen tehlike mikroplastikler” adlı sunumumu gerçekleştireceğim.

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş