Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Olmazsa olmaz bir element; magnezyum

Yayınlanma

Tarih

Geçen gün magnezyum ile ilgili çok kapsamlı bir derleme (review article) okudum. Magnezyum ile ilgili gerçekten de çok önemli bilgiler vardı ve 128 akademik makale özetlenmişti.  İhmal etmememiz gereken bir mineral. Magnezyum ile olan akademik bilgileri aşağıda kısaca özetliyorum. İsteyen derlemenin tamamını alttaki kaynaktan okuyabilirler.

Magnezyum, insan vücudunda kalsiyum, sodyum ve potasyumdan sonra en yaygın dördüncü mineraldir ve potasyumdan sonra en yaygın hücre içi katyondur.

70 kg’lık bir bireyin çerçevesinde, % 53 kemikte, % 27 kasta, % 19 yumuşak dokularda ve serumda % 1’den az olmak üzere ortalama 25 gram magnezyum bulunmaktadır.

Magnezyum, 300’den fazla enzimatik reaksiyon için bir kofaktör olarak gerekli olan temel bir element ve bu nedenle çok sayıda metabolik biyokimyasal işleyiş için gereklidir. Yetersiz magnezyum durumu, biyokimyasal süreçleri etkileyebilir hatta bozabilir. Ortaya çıkan kanıtlar, özellikle de batı dünyasındaki nüfusun yaklaşık üçte ikisinin, çeşitli sağlık koşullarına katkıda bulunan bir eksiklik sorunu olan magnezyum için önerilen günlük miktarı karşılamadığını doğrulamaktadır.

Bu derleme de,  magnezyumla ilgili sağlık sorunları üzerine mevcut tıbbi ve bilimsel makaleleri değerlendirmektedir. Yapılan çalışmalara bakacak olursak, seviye I kanıtı, migren baş ağrısı, metabolik sendrom, diyabet, hiperlipidemi, astım, adet öncesi sendrom, ve çeşitli kardiyak aritmiler dahil olmak üzere birçok yaygın sağlık durumunun önlenmesi ve tedavisinde magnezyum kullanımını desteklemektedir.

Magnezyum ayrıca böbrek taşlarının ve katarakt oluşumunun önlenmesi için, depresyona ek veya tedavi olarak ve sağlıkla ilgili diğer birçok bozukluk için terapötik bir müdahale olarak düşünülebilir. Klinik uygulamada, magnezyum durumunu diyet ve takviye yoluyla optimize etmek, çeşitli tıbbi durumlar için güvenli, yararlı ve iyi belgelenmiş bir tedavi gibi görünmektedir.

Kronik gizli magnezyum tükenmesi kavramı nispeten yenidir, ancak bu gerekli biyokimyasal elementin eksikliğinin, modern dünyada genellikle tanınmayan ve yaygın bir gerçeklik olduğu gösterilmiştir.

Dahası, yetersiz magnezyum bir dizi klinik rahatsızlık ile ilişkilendirilmiştir. Bu da elektrolitin yüzlerce önemli biyokimyasal reaksiyondaki gerekli rolünü göz önünde bulunduracak şaşırtıcı bir bulgu. Uygun klinik durumlarda gram takviyesi, bir dizi potansiyel olarak ciddi ve kronik tıbbi durumun yönetiminde son derece yararlı görünmektedir.

Tıp Enstitüsü (IOM), 350 mg/gün gibi önemli bir dozajda yan etkiler olmaksızın takviye için kabul edilebilir bir üst limit belirlediler.

Magnezyum ile zehirlenme nadirdir. Belirtildiğinde daha yüksek seviyeler kullanılabilir ve fazla magnezyum genellikle fazlalığın ilk belirtisi olarak ishal gibi bağırsak intoleransına neden olur.

Çeşitli kardiyak aritmilerde, migren baş ağrısında, metabolik sendromda, diyabet ve diyabetik komplikasyonlarda, adet öncesi sendromda, hiperlipidemide ve astımda tamamlayıcı magnezyum kullanımına ilişkin iyi kanıtlar vardır.

Magnezyum ayrıca depresyon, dikkat eksikliği bozukluğu, böbrek taşlarının önlenmesi, kataraktların önlenmesi, sigaraya ara verilmesi ve yukarıda özetlendiği gibi diğer birçok durum için bir yardımcı olarak düşünülmelidir.

Bilimsel ve tıbbi literatürden, magnezyum yeterliliğinin tamamlanması ve sürdürülmesinin, sağlık pratisyenleri tarafından rutin olarak görülen ve yönetilen birçok yaygın klinik durum üzerinde derin bir etkisi olabileceği açıktır.

Bu kadar önemli bir mineral olan magnezyumu gerektiği kadar almak için daha dikkat etmeliyiz. O zaman haydi, fındık, badem, fıstık,  yeşil yapraklı sebzeler ( özellikle ıspanak), fasülye, kepekli ekmek, avakado, patates, kahverengi pirinç, muz, yulaf ezmesi, kabak çekirdeği, bitter çikolata, kinoa, buğday ekmeği ve somon yemeğe…

Kaynak: (PDF) The Importance of Magnesium in Clinical Healthcare. Available from: https://www.researchgate.net/publication/320093091_The_Importance_of_Magnesium_in_Clinical_Healthcare [accessed Mar 29 2021].

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bedeninizin Sessiz Çığlığı: Daha Fazla Su İçin!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Su… Her yudumunda hayat taşıyan, sessizce hayatımıza dokunan bir mucize. İnsan bedeni, günlük işlevlerini sürdürebilmek için suya bağımlıdır. Ancak suyun bu kadar hayati bir rolü olmasına rağmen, çoğumuz bu değeri yeterince anlamıyoruz. “Suyun Sesini Duydum” kitabımda da detaylıca ele aldığım gibi, su sadece fiziksel ihtiyaçları karşılamakla kalmaz, aynı zamanda bedenimiz ve ruhumuz için vazgeçilmez bir enerji kaynağıdır.

İnsan vücudunun yaklaşık %70’i sudan oluşur. Bu oran beyin, kan ve hücrelerin işlevselliği için kritik bir öneme sahiptir. Günlük olarak yeterli miktarda su tüketmediğimizde, vücut dengemiz bozulur. Sindirim sisteminde aksaklıklar, ciltte kuruluk, yorgunluk ve baş ağrısı gibi pek çok sorun, aslında yeterince su içmemekten kaynaklanabilir. Dahası, suyun toksinleri vücuttan atarak böbreklerin sağlıklı çalışmasını desteklediği de unutulmamalıdır.

Su aynı zamanda, metabolizmayı düzenler ve kilo kontrolüne yardımcı olur. Yemeklerden önce bir bardak su içmek, gereksiz kalori alımını azaltır. Spor yapanlar içinse su, kasların doğru şekilde çalışmasını ve vücudun ısı dengesinin korunmasını sağlar.

“Suyun Sesini Duydum” kitabımda da vurguladığım gibi, su içmenin zamanlaması en az miktarı kadar önemlidir. Sabah uyandıktan sonra içilen bir bardak su, gece boyunca kaybedilen sıvıyı geri kazandırır ve metabolizmayı harekete geçirir. Yemeklerden önce içilen su, sindirimi kolaylaştırırken; uyumadan önce içilen bir bardak su, gece boyunca vücudu destekler.

Günümüzde birçok kişi su içmeyi çay, kahve veya gazlı içeceklerle ikame etmeye çalışıyor. Ancak bu içecekler suyun yerini asla tutamaz. Aksine, kafein içeren içecekler diüretik etkileri nedeniyle vücuttan daha fazla sıvı kaybına yol açabilir.

Su tüketiminin yetersiz olması, hem kısa vadeli hem de uzun vadeli ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Dehidrasyon, baş dönmesi, halsizlik ve konsantrasyon eksikliğine neden olabilir. Uzun vadede ise böbrek taşı oluşumu, kronik kabızlık ve cilt problemleri gibi durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Dahası, bilimsel araştırmalar suyun zihinsel fonksiyonlar üzerindeki etkisini de ortaya koymuştur. Beyin, en çok suya ihtiyaç duyan organlardan biridir. Yeterli su tüketimi, beyin hücreleri arasındaki iletişimi destekler, odaklanmayı artırır ve ruh halini iyileştirir.

Suyun yalnızca bir içecek değil, aynı zamanda sınırlı bir doğal kaynak olduğunu unutmamalıyız. Günümüzde milyonlarca insan, temiz içme suyuna erişimde zorluk yaşıyor. Bu nedenle hem bireysel sağlığımız hem de geleceğimiz için suyu dikkatli tüketmek ve israfı önlemek büyük bir sorumluluktur.

Evimizde musluklardan akan suyun ne kadar değerli olduğunu bilmek ve bu değeri çocuklarımıza aşılamak, suyun sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Diş fırçalarken, yemek yaparken veya duş alırken su tasarrufuna dikkat etmek, küçük ama etkili adımlar olabilir.

Su içmek, bedenimizin ihtiyaçlarını karşılamanın ötesinde, yaşam kalitemizi artırır ve bizi daha enerjik, daha sağlıklı bir hayata hazırlar. Ancak bu değerli kaynağı sadece tüketmekle kalmamalı, aynı zamanda onu korumayı ve gelecek nesillere aktarmayı da öğrenmeliyiz.

Unutmayın, su içmek bir seçim değil, bir zorunluluktur. Hayatın bu eşsiz armağanını anlamak ve onun değerini bilmek, sağlıklı bir yaşamın anahtarıdır. Suyun sesini duymak ve ona kulak vermek hem kendimize hem de dünyamıza göstereceğimiz en büyük özenlerden biridir.

Su gibi aziz olun!

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bu dünyadan bir Mustafa Boybay hoca geçti

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Elazığ’da akademik hayatıma yön veren ve hayatımda derin izler bırakan kıymetli hocam Prof. Dr. Mustafa Boybay’ı anmak, benim için bir onurdur. Onunla yollarımız, Dicle Üniversitesi’nde Araştırma Görevlisi sınavını kazandıktan sonra Fırat Üniversitesi’nde yüksek lisans sınavını kazanmam ile kesişti. O dönemde birçok kişi bana yüksek lisans ve doktora eğitimimde Mustafa Hocam ile çalışmam gerektiğini tavsiye ediyordu. Bu kararı vermek, hayatımın en doğru adımlarından biri oldu.

Şefkatin ve Mükemmeliyetin Buluştuğu Bir Hoca

Odasına ilk girdiğimde, hocamın şefkatli ve mütevazı yaklaşımı hemen dikkatimi çekmişti. Öğrencilerine olan sevgisi ve ilgisi, meslek hayatındaki disipliniyle birleşerek eşsiz bir eğitim ortamı oluşturuyordu. Kendisine heyecanla, “Hocam, sizinle yüksek lisans ve doktoramı yapmak istiyorum,” dediğimde uzun bir yolculuğun ilk adımını attığımızı hissetmiştim. Mustafa Hocam, ders anlatımındaki yetkinliği, konulara hakimiyeti ve rehberlikteki başarısıyla bir öğretim üyesinden çok daha fazlasıydı.

Zorlukların İçinde Olumlu Çözümler

1990-1996 yılları arasında, terör olaylarının yoğun olduğu bir dönemde, Diyarbakır-Elazığ yolunda haftalık gidip gelmelerim oldukça zorluydu. Bu süreçte karşılaştığım idari ve lojistik problemleri çözmek için Mustafa Hocam devreye girdi. Hafta sonu ders yapma fikrini ortaya atarak Fırat Üniversitesi’nde yeni bir uygulamayı başlatan hocalarımdan birisi oldu. Cumartesi ve Pazar günleri yüksek lisans ve doktora derslerimizi gerçekleştirdik. Bu fedakarlığı, onun öğrencileri için ne kadar çok şey yapmak istediğinin bir göstergesiydi. Derslerdeki titizliği ve konulara derinlemesine yaklaşımı sayesinde akademik hayatımda birçok zorluğu aşmamı sağladı.

Akademik ve Manevi Rehberlik

Rektörlük adaylığı sürecinde bile tez yazım sürecime zaman ayıran, yoğun temposuna rağmen bana destek olan bir hocaydı. Yurt içi ve yurt dışı gezilerine önem vermesi onun bilgeliği ve renkli kişiliğinin de olduğunun ispatı idi.

Sadece akademik alanda değil, kişisel hayatta da bir rehberdi. Oğlumun sünnet törenine ailesiyle birlikte sürpriz bir şekilde gelmesi, onun dost canlısı ve içten kişiliğini ortaya koyuyordu.

Mustafa Boybay, sadece akademik başarılarıyla değil, insani yönleriyle de unutulmazdı. ODTÜ Kimya Bölümü’nden mezun olmuş, bir süre ABD’de bulunarak bilimsel çalışmalara katılmıştı.

Emeklilik dönemlerinde ise Umre ziyaretlerine yoğunlaşarak yaşantısını ibadetlerinin bir parçası haline getirdi.

Ne yazık ki, son Umre ziyaretinde vefat etti ve çok sevdiği Medine’de defnedildi. Bu, onun hayatındaki manevi yönünün ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu.

Gökkubbe Altında Bir Seda

Prof. Dr. Mustafa Boybay, bu dünyadan iz bırakarak geçen nadir hocalardan biriydi. Onun yetiştirdiği öğrenciler, akademik başarılarının yanı sıra insanlık derslerini de ondan öğrenmişlerdir. Bugün, öğrencileri olarak onun yol göstericiliğini ve ilgisini kendi öğrencilerimize aktarmaya çalışıyoruz. Kendisini her zaman saygıyla ve özlemle anacağız.

Bu dünyadan bir Mustafa Boybay geçti ve geride unutulmaz hatıralar bıraktı.

 

 

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Lavanta: Şifa ve Güzelliğin Doğal Kaynağı

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Lavanta, hoş kokusu ve göz alıcı rengiyle estetik bir bitki olmanın ötesinde, sayısız faydasıyla insanlık tarihine damga vurmuş bir mucizesidir. “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” adlı kitabımızda, bu eşsiz bitkinin sağlık, kozmetik, gıda ve daha birçok alandaki kullanımını bilimsel bir bakış açısıyla inceledik. Şimdi, bu bilgileri sizlerle paylaşmak ve lavantanın hayatımıza kattığı değerleri gözler önüne sermek istiyorum.

Sağlık Alanında Lavanta

Lavanta, sağlık bilimlerinde özellikle uçucu yağıyla öne çıkar. Anksiyete, stres ve uykusuzluk gibi çağımızın yaygın problemlerine karşı etkili olan lavanta yağı, aromaterapide sıklıkla kullanılır. Uykusuzluk çeken birinin yastığına birkaç damla lavanta yağı damlatması ya da odada bir difüzör yardımıyla lavanta kokusu yayması, kaliteli bir uyku için harika bir destek sağlar.

Lavanta yağı aynı zamanda antimikrobiyal, antifungal ve antioksidan özelliklere sahiptir. Yaraların iyileşmesine destek olur, cilt tahrişlerini azaltır ve güneş yanıklarını yatıştırır. Geleneksel tıpta böcek ısırıklarından egzama tedavisine kadar geniş bir kullanım alanına sahiptir. Modern araştırmalar ise lavantanın, bazı ağrılı hastalıklar ve kronik rahatsızlıklar üzerindeki olumlu etkilerini destekler niteliktedir.

Kozmetik Dünyasında Lavanta

Lavantanın güzellik dünyasındaki yeri de oldukça geniştir. Şampuanlardan nemlendirici kremlere, parfümlerden losyonlara kadar birçok kozmetik ürün lavanta özleri içerir. Hoş kokusuyla ferahlık ve sakinlik hissi veren lavanta yağı, aynı zamanda cilt bakımında akneye karşı etkili bir bileşen olarak da tercih edilir. Saç bakımında ise kepek oluşumunu engelleyici ve saç köklerini güçlendirici etkileriyle bilinir.

Lavanta, parfümeri dünyasının da vazgeçilmez bir bileşenidir. Tatlı, çiçeksi ve hafif odunsu alt tonlara sahip olan lavanta yağı, parfümlere derinlik katan bir temel not olarak kullanılır.

Gıda ve Gastronomi Turizminde Lavanta

Lavantanın tatlı ve aromatik özellikleri, gastronomi dünyasında da yerini almıştır. Lavantalı dondurma, bal, limonata, Türk kahvesi ve çay gibi ürünler, özellikle lavanta turizmi yapılan bölgelerde oldukça popülerdir. Isparta’nın Kuyucak Köyü, lavanta tarımı ve gastronomi turizmiyle öne çıkan bir bölgedir. Burada lavantadan üretilen yiyecek ve içecekler, hem turistler için eşsiz bir deneyim sunar hem de bölge ekonomisine katkıda bulunur.

Bilimsel Çalışmalar ve Gelecek Vizyonu

Lavanta, sadece geleneksel kullanımlarla sınırlı kalmıyor; bilimsel araştırmalar, bu bitkinin daha birçok alanda kullanılabileceğini ortaya koyuyor. Kitabımızda, lavantanın antikanser etkileri, antioksidan ve antienflamatuvar özellikleri gibi bilimsel bulgulara geniş yer verdik. Lavanta yağı, hem modern tıpta hem de tamamlayıcı tıpta farklı hastalıkların tedavisine destek olarak kullanılmaktadır.

Lavantanın Sosyal ve Ekonomik Katkısı

Lavantanın, tarım ve turizm açısından da önemli bir rol oynadığını belirtmek gerekir. Türkiye’de lavanta tarımı, Isparta başta olmak üzere birçok ilde hızla yaygınlaşıyor. Lavanta tarlaları, fotoğraf tutkunları ve turistler için cazibe merkezi haline gelirken, yerel halkın ekonomisine de katkı sağlıyor. Fransa’nın Provence bölgesinde olduğu gibi, Türkiye’nin de lavanta üretiminde ve turizminde önemli bir aktör haline gelmesi mümkün görünüyor.

Sonuç Olarak

Lavanta, sağlıktan güzelliğe, gıdadan turizme kadar sayısız alanda insanlığa hizmet eden eşsiz bir bitkidir. Kitabımızda, bu değerli bitkinin bilinmeyen yönlerini ve bilimsel çalışmalar ışığında sunduğu faydaları detaylıca ele aldık. Lavanta, insanlık tarihindeki yerini sadece geçmişten gelen bir miras olarak değil, aynı zamanda geleceğin doğal kaynaklarından biri olarak da sağlamlaştırmaktadır.

Bu nedenle, lavantayı yaşamımızın bir parçası haline getirmek, hem bireysel sağlık ve huzurumuz hem de toplumsal ekonomik kalkınma açısından büyük önem taşımaktadır. Lavantayı daha yakından tanımak ve bu mucize bitkinin sunduğu fırsatları keşfetmek için herkesi bu kitabı okumaya davet ediyorum.

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş