Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Ne Çektin Benden Be Poşet!

Yayınlanma

Tarih

Yıllar önceden beri naylon poşet kullanmayalım ya da kullanım sayısını azaltalım diye konferanslar veriyorum. Bir poşete ihtiyacımız olduğu halde 2. sini veya 3. sünü çöp poşeti için evde kullanacağım diye almayalım. Çünkü eve gidene kadar naylon poşetler ya yırtılıyor, ya da tozlandığı için evde çöp poşeti kullanım yerine çöp kovalarına gideceğini söyledim. Çöp kovalarından da salına salına çevremize kirlilik, sağlığımızı ve ekolojik dengeyi tehdit eden bir düşman olarak geri dönecektir dedim.

Çevreye attığımız her bir poşetin, kanalizasyonları tıkadığından bahsettim. Sel felaketlerin nedenlerinden birisinin de bu olduğunu, barajlardaki boruların bile tıkanmasına neden olduğundan bahsettim.

Şuursuzca attığımız her bir naylon poşetin; hayvanlara zarar vereceğini, yaralanabileceklerini hatta ölümlerine bile neden olabileceğimizi konferanslarımda dile getirdim.

Fırıncılara, o sımsıcacık ekmekleri mecbur kalmadıkça naylon poşetlere koymayın diye ne kampanyalar, ne programlar yaptım. Dedim ki; mis gibi ekmeklerimizi naylon poşetlere koyarak onları ıslatmayın, hamur haline dönüştürmeyin, bez torba kullandırarak onları bu yönde teşvik ederek ekmeklerini o şekilde taşıtmalarını teşvik etmelerini tembih ettim. 

Ekonomimize de çok zarar veriyor dedim. Millet bedava aldıklarından dolayı bedava üretiliyor zannediyor. Oysa ham petrolün %4’üne yakını bu naylon poşetlere gidiyor. Biz farkına varmadan aldığımız ürünlere çoktan yansıtıyorlar. Ekonomimize yazık, bari çoğu Avrupa ülkesindeki gibi vergi getirelim, 10 kuruş yapalım bu problemi çözelim dedim.

Ucuz oyuncak malzemelerinden bahsettim. Hediye olarak aldığımız bu oyuncakları bebeklere verdiğimiz zaman, hemen ağızlarına götürüyorlar ve bunlar cidden çok tehlikeli boyar maddeler içeriyorlar dedim. Çocuklarınıza dikkat edin, bunları ağızlarına götürmesinler söyledim.

Pet şişelerden bahsettim, Onları içerken çok dikkatli olun dedim. Çünkü belli bir müddet sonra pet şişeler ile içindeki sudan dolayı çözünüyor, güneş ışınlarına maruz kalırsa 5 tane kimyasal maddenin suyun içine karıştığını bilimsel olarak ispatladığımı söyledim. 

Hele de o siyah poşetler gözüme görünmesinler dedim. Çünkü o siyah poşetler sokaklardan toplanan atık ve çok kirli polimerik maddelerden yeniden kazanılıyor dedim. Siyahlandırmak için kullanılan kodekste adı verilen bir boyadan bahsettim, bu tamamen kanserojen bir maddedir dedim.

Televizyonlarda daha çok çevre kirliliği boyutuna temas edilsin dedim. İnsanlar naylon poşet kullanmaya özendirilmesin dedim. Dizilerde daha çevreci bez torbalar ve daha hijyenik kese kağıtları kullanılsın diye kamu oyuna açıklamalar yaptım.

Yılbaşı hediyeleri ve promosyon kapsamında insanlara bez torba dağıtarak, gündemi biraz da olsa çevre kirliliğini anlamaya yönlendirmek istedim.

Çevreye şuursuzca attığımız naylon poşetlerin bitkilere de zarar verdiğini söyledim. Köklerine dolandığını ve onlara zarar verebilme ihtimallerinden bahsettim.

Çevre Bilincini Geliştirme derneğini kurdum. Halkımızı bilinçlendirmek istedim.

Öğrenci kulüpleri kurdum. Öğrencilerimiz ile birlikte çevremizi koruyalım dedim. 

Kısa metrajlı filmler yaptık, insanlar şuurlansın diye…

Rap tarzında müzik yaptık, insanların kulakları alışsın diye…

Dedim de dedim. ‘Ah naylon poşet, ne çektin benden’… 

Ama üzülerek görüyorum ki; bunca gözler önüne serdiğimiz zararlarına rağmen naylon poşetler hala marketlerdeki yerlerini koruyor… Umudum; bir gün çevremizi ve sağlığımızı bu kadar korkunç şekilde tehdit eden naylon poşetlere karşı insanlarımızın bilinçlenmesi ve dünyamızın da üzerinde yaşayan canlılarında daha sağlıklı bir yaşam alanına sahip olmasıdır…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

“Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” Filmine Dair

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün TRT 1’de yayınlanan “Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” filmini izledim. Gerçekten de çok güzel bir film yapmışlar, emeği geçenleri tebrik ediyorum. Etkilenmemek mümkün değil.

30 yıldan fazla yaşadığım Diyarbakır’daki günlerim aklıma geldi.

Hani derler ya, “Diyarbakır geleni de ağlatır, gideni de.”

Tam Güneydoğu için söylenmiş bir laf, cidden.

Asistanlığı kazandığımda herkesin, Diyarbakır’da yaşanır mı? Hiç çekinmiyor musun? Gitme! gibi söylemlerini hiç unutamıyorum.

Ama göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçmiş işte. Diyarbakır’a gelişim gibi dönüşümde de ağlamaklı olmuştum.

En güzel günlerim de en acı günlerim de Diyarbakır’da geçti.

Terör nedeniyle gazetelerin satışının yasaklanması yüzünden Emniyet Müdürlüğü’nün önünden gazete almalarımızı, zorla kepenk kapattırmalar nedeniyle alışverişlerimizi yapamayışımızı, derslerin boykotlar nedeniyle yapılamayışını hatırlıyorum.

Filmi izlerken yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

İnşaAllah artık böyle şeyler ülkemin hiçbir köşesinde yaşanmaz.

Filmde öğrencilere bir şeyler öğretme telaşı çok iyi vurgulanmıştı.

Bana göre abartı yoktu; her şey çok gerçekçiydi.

Karacaoğlan’ın, “Girebilsen sinede neler var, yar içinde yar olur dedikleri” mısraları bir arabanın camında göründü ve o kadar anlamlıydı ki…

Fırıncının dik duruşu ve halkın teröre meydan okuması, “İşte bu!” dedirten cinsten bir andı.

Bu yaşanılası güzel ülkemizin artık terörle dertlenmemesi gerekiyor.

Güçlü Türkiye’mizi daha da güçlendirmeliyiz.

Terörün siyaseti olmaz.

Devlet ve millet el ele olduğunda terör de olmaz. Bunu başarmalı ve terörü bitirmeliyiz artık. Kürtçe de bizim dilimiz; ona daha çok sahip çıkmalıyız. Filmdeki Kürtçe türkü vurgusu da çok önemliydi.

Şehit Aybüke öğretmenim… Söylediğin o türkü ne kadar da manidardı:

“Beni öldürenin yoktur dini imanı.”

Gerçekten de suçsuz ve savunmasız insanları öldürenlerin ne dini ne de imanı olur.

Filmin yönetmeni Murat Onbul’u, senaristleri Uğur Kılıç ve Ozan Bodur’u, Aybüke rolündeki Nihayet Şahin’i ve diğer oyuncuları gerçekten tebrik ediyor, bu tip gerçekçi filmlerin devam etmesi dileği ile…

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş