Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Kirlendikçe kirleneceğiz!

Yayınlanma

Tarih

Geçen gün otobüs ile yolculuk yaparken, arkadaki bir koltuktan birisi cep telefonundan videolar izleyip sesli sesli gülüyordu, muhtemelen kulaklığını unutmuştu ama kendi keyfi için otobüsteki tüm insanları rahatsız etmekten çekinmiyordu.

İşin ilginç tarafı ise hiç kimse ses çıkarmıyordu,

Ya korkusundan, ya çekingenliğinden ya da umursamazlığından.

Nasıl bir şeydi bu.

Arkamı dönüp o şahsa baktım, hiç aldırmadı bile.

Otobüs muavini de belli bir müddet ses çıkarmadı. Daha sonra ise uyarılar ile sesli videosunu kapatmak zorunda kaldı.

Kendi keyfi için etrafındaki insanları rahatsız etmekten hiç mi utanmıyordu,

Ya da gerçekten insanların yaptığı şeylerden rahatsız olmaları onu hiç rahatsız etmiyor muydu?

Nasıl bu kadar saygısız ve düşüncesiz bir topluma dönüşmüştük?

Caddede yaya olarak yürürken karşıya geçmek isteyip de yola adımımızı attığımız anda arabaların bizi görmesi ile hızlanmasına ne dersiniz peki, sanki yollar sadece benimdir diye hareket eden bir garip sürücüler türemişti.

Veya ana caddede rahatlıkları ile trafiği hercü merc eden yayaları da unutmamalıyız tabi ki.

Yollarda ralli yapanlardan ise hiç bahsetmiyorum.

Trafik lambalarındaki sarı rengi ise unutmuşuz, kırmızı rengin değişmesi ile birlikte yeşil yanmadan arkadan kornaların çalmalarına ne dersiniz. Düşüncesi bile huzursuzluk hissetmeme neden oluyor.

Arabalarının pencerelerini açıp, maskelerini sağa sola atmaları, yedikleri içtikleri şeylerin paketlerinin atılması, sigara izmaritlerinin gelişi güzel çevreye fırlatılması ne kadar çirkin şeyler değil mi?

Pencerelerden atılan şeyleri birileri toplar imasında mı idiler yoksa çevresine bile bile zarar vermek hoşlarına mı gidiyor?

Ben anlayamıyorum.

Galiba anlamakta istemiyorum.

Yol kenarlarımız izmaritlerden tutun, pet şişelere kadar renksiz renksiz, çirkin mi çirkin şeyler ile dolu. Göz zevkimizi de bozuyor, çevremizin fiziksel ve kimyasal özelliklerini de olumsuz yönden değiştiriyor.

Etrafımızda gürültü kirliliği de bol miktarda var görüntü kirliliği de.

Ruh sağlığımızın bozulmasının ispatı ise son yıllarda psikolojik ya da psikiyatrik vakaların sıkça işlendiği filmlerin oldukça reytinginin fazla olması. O alanların uzmanları da şaşırmış durumdalar.

Çok rahatlık ile sağlığımıza kavuşmamıza yardım eden doktorlarımıza saldıran insanları televizyonlardan ya da bizzat görebiliyoruz.

Düşünebiliyor musunuz, sizi sağlınıza kavuşturan insanlara zarar verebilecek kadar canileşebilen insanların ruh hallerini…

Haberleri izlemeye korkuyorum artık,

Bir öğrenci hocasını dövüyor,

Ya da bir öğretmen ilkokul öğrencisini tekme tokat dövecek kadar canileşebiliyor.

Galiba çıldırıyoruz, yok yok cinnet geçiriyoruz.

İş işten geçmeden, kendi rahatımız için, başkalarına zarar vermeyi önlememizi öğrenmemiz gerekiyor.

Güzel ahlak ile yoğrulup öğrendiğimiz şeyler ile yaşamayı öğrenmeli, maneviyatımızı güçlendirmeli, çevre bilincini kazanmalıyız.

Belki de eğitim ve öğretim sistemimizi yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Nerede yanlış yaptığımızı çok geç olmadan bulmalıyız

Çok acil çözüm yolları bulmaz isek,

Haberiniz olsun,

Kirlendikçe kirlene

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

“Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” Filmine Dair

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün TRT 1’de yayınlanan “Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” filmini izledim. Gerçekten de çok güzel bir film yapmışlar, emeği geçenleri tebrik ediyorum. Etkilenmemek mümkün değil.

30 yıldan fazla yaşadığım Diyarbakır’daki günlerim aklıma geldi.

Hani derler ya, “Diyarbakır geleni de ağlatır, gideni de.”

Tam Güneydoğu için söylenmiş bir laf, cidden.

Asistanlığı kazandığımda herkesin, Diyarbakır’da yaşanır mı? Hiç çekinmiyor musun? Gitme! gibi söylemlerini hiç unutamıyorum.

Ama göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçmiş işte. Diyarbakır’a gelişim gibi dönüşümde de ağlamaklı olmuştum.

En güzel günlerim de en acı günlerim de Diyarbakır’da geçti.

Terör nedeniyle gazetelerin satışının yasaklanması yüzünden Emniyet Müdürlüğü’nün önünden gazete almalarımızı, zorla kepenk kapattırmalar nedeniyle alışverişlerimizi yapamayışımızı, derslerin boykotlar nedeniyle yapılamayışını hatırlıyorum.

Filmi izlerken yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

İnşaAllah artık böyle şeyler ülkemin hiçbir köşesinde yaşanmaz.

Filmde öğrencilere bir şeyler öğretme telaşı çok iyi vurgulanmıştı.

Bana göre abartı yoktu; her şey çok gerçekçiydi.

Karacaoğlan’ın, “Girebilsen sinede neler var, yar içinde yar olur dedikleri” mısraları bir arabanın camında göründü ve o kadar anlamlıydı ki…

Fırıncının dik duruşu ve halkın teröre meydan okuması, “İşte bu!” dedirten cinsten bir andı.

Bu yaşanılası güzel ülkemizin artık terörle dertlenmemesi gerekiyor.

Güçlü Türkiye’mizi daha da güçlendirmeliyiz.

Terörün siyaseti olmaz.

Devlet ve millet el ele olduğunda terör de olmaz. Bunu başarmalı ve terörü bitirmeliyiz artık. Kürtçe de bizim dilimiz; ona daha çok sahip çıkmalıyız. Filmdeki Kürtçe türkü vurgusu da çok önemliydi.

Şehit Aybüke öğretmenim… Söylediğin o türkü ne kadar da manidardı:

“Beni öldürenin yoktur dini imanı.”

Gerçekten de suçsuz ve savunmasız insanları öldürenlerin ne dini ne de imanı olur.

Filmin yönetmeni Murat Onbul’u, senaristleri Uğur Kılıç ve Ozan Bodur’u, Aybüke rolündeki Nihayet Şahin’i ve diğer oyuncuları gerçekten tebrik ediyor, bu tip gerçekçi filmlerin devam etmesi dileği ile…

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş