Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Gelecekte musluklarımızdan akan plastik katkılı suları içmeye hazır mıyız?

Yayınlanma

Tarih

Atık plastiklerin; çevreyi ve suyu kirletmesi ile ilgili son günlerde ulusal ve uluslararası yayınlarda oldukça fazla haber yer almaktadır. Özellikle de içtiğimiz musluk suyunun çok ciddi boyutlarda kirlendiği ile ilgili akademik çalışmalar dikkat çekmektedir. Ne yazık ki son çıkan bir makalede içtiğimiz suda mikrofiberlerin varlığı tespit edilmiştir.

Araştırmacılardan Dan Morrison’un Euronews’e; “İnsanoğlunun her gün tükettiği içme sularında plastikler bulundu” açıklamasını çok dikkatlice okudum ve çevirisini yaparak özetle sizler ile paylaşmak istedim:

Orb Media tarafından yapılan araştırmada, kirlilik oranı Avrupa ülkelerinde en düşük oranda, ABD de ise en yüksek oranda olduğu gözlenmiş. Ortalama olarak, ABD’de 500 ml örnekte 4.8 fiber ve Avrupa’da 1.9 fiber kirliliği bulunmuş. Yapılan çalışmalar Avrupa ülkelerinin dünya genelindeki yüzde 83’ün altında olduğunu gösteriyor. ABD’nin ise yüzde 94’ü dünya ortalamasının üstünde olduğu belirtiliyor.

Mikroplastik kirlilik üzerine araştırma yapan Orb Medya muhabirlerinden Morrison; su kalitesinin daha fazla analiz edilmesini talep etti ki çok önemli bir detay. Tüm ülkelerin bu konuda araştırmalarını artırması gerekmektedir. Türkiye’de de bu alan ile ilgili çalışmalar yapılmalı ve yetkililer tarafından da desteklenmelidir.

Yapılan söyleşide: “Burada sahip olduğumuz şey yeni bir şey. İlk kez, küresel musluk suyu örneklerinde mikroskobik plastik elyafların varlığını tespit ettik” cümleleri çok önemli idi…

Peki, buradaki problem nedir? Bu plastikler içme suyuna nasıl dönüşmüştür. Bu sorunun cevabını net bir şekilde bulmak gerçekten çok zor.

Mikro plastiklerin içme suyuna girme biçimi net değil. Atmosfer, havaya parçacık yayan lastikler, giysiler, toprağa veya suya atılan plastikler, diş macunları ve halılar gibi günlük kullandığımız ve içinde plastiklerin olduğu her şey bir kaynak olabilir.

Herhangi bir sağlık etkisi var mı?

Bu liflerin insan sağlığına etkileri hakkında herhangi bir araştırma şimdilik bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu konu ile ilgili makaleler incelendiğinde deniz hayvanları üzerine yapılan araştırmalar, toksik kimyasalların vücuda salındığını gösteriyor. Deniz hayvanlarından da insanlara geçmesi gayet tabidir…

Morrison, “bu liflerin insan bağırsağında aynı şekilde davranabileceği endişesine sahip. Fakat şu an kimse kesin olarak bilmiyor.” Zor bir süreçte olduğumuzu söyleyebilirim diye söyleşisini sürdürüyor.

Bizleri rahatlatan açıklamalar son cümlelerde yer almış. Yaptıkları çalışmalarda Morrison: Paketlenmiş sularda bu kirliliği tam tespit edemediklerini söylemiş ama bizim daha önceki yayınladığımız çalışmalar da ne yazık ki pet şişeden suya geçen 5 farklı kimyasal maddenin olduğunu bulduk. Keşke bizim çalışmalara da atıfta bulunarak bu konuyu daha detaylı bir şekilde inceleselerdi ve vurgu yapsalar idi…

http://www.euronews.com/2017/09/06/worlds-drinking-water-contaminated-with-plastic-fibres-study-finds sitesinden bu bilgilere ulaştım ve sizler ile paylaşmak istedim.

Yıllardır bu konu ile ilgili akademik çalışmalar yapıyorum ve gerek sosyal medyada gerekse diğer medya kanallarında bilgilerimi paylaşıyorum.

Plastik atıkların verdiği kirlilik gün geçtikçe daha da önemli hale geliyor ve ciddi boyutlarda sağlığımızı tehdit ediyor. Önlemler alınmaz ise vakit çok geç olacaktır, çözümde güçleşecektir. İçme suyu olarak kullandığımız barajların plastik atıklar ile kirlenmesi demek onların temizlenmesinin mümkün olmaması demektir. Çünkü ne kadar arıtma ünitelerinizi geliştirseniz de bu plastiklerdeki katkı maddeleri suya geçecek ve arıtılması güçleşecektir.

Gelecekte bir gün mutfağımızda kullandığımız musluktan gelen suyun içerisinde plastik kirleticilerin aktığını ve onları göz göre göre içtiğimizi düşünmek bile istemiyorum…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

“Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” Filmine Dair

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün TRT 1’de yayınlanan “Aybüke: Öğretmen Oldum Ben” filmini izledim. Gerçekten de çok güzel bir film yapmışlar, emeği geçenleri tebrik ediyorum. Etkilenmemek mümkün değil.

30 yıldan fazla yaşadığım Diyarbakır’daki günlerim aklıma geldi.

Hani derler ya, “Diyarbakır geleni de ağlatır, gideni de.”

Tam Güneydoğu için söylenmiş bir laf, cidden.

Asistanlığı kazandığımda herkesin, Diyarbakır’da yaşanır mı? Hiç çekinmiyor musun? Gitme! gibi söylemlerini hiç unutamıyorum.

Ama göz açıp kapayıncaya kadar 30 yıl geçmiş işte. Diyarbakır’a gelişim gibi dönüşümde de ağlamaklı olmuştum.

En güzel günlerim de en acı günlerim de Diyarbakır’da geçti.

Terör nedeniyle gazetelerin satışının yasaklanması yüzünden Emniyet Müdürlüğü’nün önünden gazete almalarımızı, zorla kepenk kapattırmalar nedeniyle alışverişlerimizi yapamayışımızı, derslerin boykotlar nedeniyle yapılamayışını hatırlıyorum.

Filmi izlerken yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.

İnşaAllah artık böyle şeyler ülkemin hiçbir köşesinde yaşanmaz.

Filmde öğrencilere bir şeyler öğretme telaşı çok iyi vurgulanmıştı.

Bana göre abartı yoktu; her şey çok gerçekçiydi.

Karacaoğlan’ın, “Girebilsen sinede neler var, yar içinde yar olur dedikleri” mısraları bir arabanın camında göründü ve o kadar anlamlıydı ki…

Fırıncının dik duruşu ve halkın teröre meydan okuması, “İşte bu!” dedirten cinsten bir andı.

Bu yaşanılası güzel ülkemizin artık terörle dertlenmemesi gerekiyor.

Güçlü Türkiye’mizi daha da güçlendirmeliyiz.

Terörün siyaseti olmaz.

Devlet ve millet el ele olduğunda terör de olmaz. Bunu başarmalı ve terörü bitirmeliyiz artık. Kürtçe de bizim dilimiz; ona daha çok sahip çıkmalıyız. Filmdeki Kürtçe türkü vurgusu da çok önemliydi.

Şehit Aybüke öğretmenim… Söylediğin o türkü ne kadar da manidardı:

“Beni öldürenin yoktur dini imanı.”

Gerçekten de suçsuz ve savunmasız insanları öldürenlerin ne dini ne de imanı olur.

Filmin yönetmeni Murat Onbul’u, senaristleri Uğur Kılıç ve Ozan Bodur’u, Aybüke rolündeki Nihayet Şahin’i ve diğer oyuncuları gerçekten tebrik ediyor, bu tip gerçekçi filmlerin devam etmesi dileği ile…

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş