Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Felakete hep beraber sürükleniyoruz haberiniz olsun!

Yayınlanma

Tarih

Geçen gün İzmir Ödemiş Kaymakçı çok programlı Lisesi Müdürünün iki öğrencisi tarafından tüfekle öldürülme hadisesini büyük bir şaşkınlık, üzüntü ve esefle izledim.

Aman Allah’ım bir lise öğrencisi bunu nasıl yapabilir di?

Nasıl bir öğrenci kitlesi yetiştiriyoruz?

İstikbalimiz ne olacak?

Nereye gidiyoruz?

Neden önlemler almıyor, çareler bulmuyoruz?

Gibi iç âlemimde sorular çoğaldıkça çoğaldı. Bunların cevapları ne idi? Ve çözüm yolları ne olmalı diye kendi kendime düşünmeye başladım.

Akşam 6’dan sonraki haberleri açtığımızda millet olarak bir cinnet geçiriyoruz hissi hepimizin âleminde oluşuyor. Her ilden vahşice işlenmiş cinayetler normal olaymış gibi bizlere reyting uğruna servis ediliyor.

Oysa dünyanın çok ülkesini gezdim ve haberlerini izledim. Hiçbir yerde böyle kan ve vahşice işlenmiş cinayetler gibi olayları haberlerde vermiyorlar. Verseler bile detaylara inmiyorlar. Ya böyle olayları gerçekten yok ki buna inanmıyorum, ya da “reklam olmasın düsturu” ile böyle haberleri gündemlerine çok taşımıyorlar ki bu daha mantıklı…

Ülkemizde ise vay halimize. Nerede bir kan ya da bir vahşet var. Kameralar orada…

Önemli olan reyting. Gelsin reklamlar pardon paralar…

Kimin umurunda ülkemizin geleceği…

Yarınlarımızın ne olacağı?

Çocuklarımız ile bu haberleri izlediğimiz zaman bakıyorum. Artık onlarda hiç önemsemiyorlar ya da bu tip haberler sıradanmış gibi geliyor. Ülkemizin geleceği hakkında endişe duymuyorlar, hatta bırakın ülkeyi kendi geleceklerini bile düşünmüyorlar. Yorum yapmıyorlar, çözüm üretmiyorlar, ruhsuz bir hale bürünmüşler sanki…

Adeta o günü yaşıyorlar.

Bir vurdumduymazlık almış başını gitmiş.

Bilgisayar ve cep telefonuna hapsolmuş çocuklarımız.

Cep telefonunun bozulması olayı; dünyadaki herhangi bir ülkede savaş çıkması ya da açlıktan bir çocuğun ölmesinden daha vahim bir hale gelmiş onlar için.

Anne ve babalar ise çaresiz…

Çocuğumuzun her dediğini yaparak sanki daha iyi yetiştiriyoruz düşüncesine kapılmışız. Sularını bile yataklarına getirmişiz, yemek yemekte nazlanan çocuğumuza ayakta koşarken ya da bilgisayar başında iken bir şeyler ağzına vermeye çalışmışız Afrika’daki bir çocuğun açlıktan ölmesini TV programlarında izlerken. Biz çocuğumuz için endişelenirken çocuğumuz ise bizi düşünmez olmuş, bırakın bizi kendi sağlığını ya da istikbalini de düşünmeyen liyakatsiz bir gençlik yetişiyor olmuş.

Bu yazdıklarımı okuyan herkes eminim kendinden bir şeyler bulacaktır.

İlköğretim ve Ortaöğretimde eğitim ve öğretim sadece üniversite sınavını kazanmayı hedef gösteren bir sisteme dönüşmüş ne yazık ki. Hayata hazırlamayı unutmuşuz…

Milli ve manevi duygularımız ikinci plana itilmiş.

Soyut şeyler öğretilmiş, somutlaşmalar unutulmuş. Bir öğrenci fen laboratuvarların da deneylerini yapmadan sadece test çözdürülerek Fen Bilgisini öğretiyor sanmışız. Bir çivi bile çakamayan çocuklarımız olmuş. Ya da tek başlarına alışverişe gidemeyen, hatta bir ekmek bile alamayan, yumurta kıramayan…

Ellerine bez alıp kendi masasını bile temizlemekten acizler. Ya bilmiyorlar ya da yapmak istemiyorlar. Nasıl bir hayata hazırlıyoruz anlamıyorum, endişeleniyorum…

Kız çocuklarımız bir nebze daha iyi, annelerine evde yardım ederek hayata bir adım daha önde hazırlanabiliyorlar.

Günlük siyasi çekişmeler ile günümüzü ve kendimizi yok ederek çocuklarımızın geleceğini bizde düşünemez olmuşuz. Aklımız geveze kalbimiz sevgisiz olmuş.

Yeme, giyinme ve içmelerini tedarik ederek görevimizi yeterince yaptığımızı sanmışız. Oysa yarınlarımız elimizden akıp gidiyor farkında bile değiliz.

“Yetişen yeni nesil ülkemize nasıl sahip çıkacak?” diye düşünmeden edemiyorum. “Elimizde kılıçlar ile Ertuğrul filmini izlemek” güzel bir duygu ama çözüm değil, bunu biliyorum.

Sosyal medyada paylaşımlarımızı yaşadığımız zaman yani kendimizi düzelttiğimiz zaman çocuklarımızda düzelecektir buna inanıyorum.

Ülke olarak normalleşelim artık. Herkes sadece kendi görevini yapsın, başkasının görevine de karışmasın. Çocuklarımız bizleri örnek alıyor…

Yoksa felakete hep beraber sürükleniyoruz haberiniz olsun…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Lavanta ile Sağlığın Bilimsel Yüzü

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Editörlüğünü üstlendiğim ve Bozok Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan, Antalya Nobel Kitabevi tarafından yayımlanan “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” adlı akademik kitabımız nihayet yayımlandı, çok şükür.

Lavanta bitkisini sağlık bilimleri açısından ele aldığımız bu eser, alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Kitabımız için 27 farklı anabilim dalından destek aldık ve 42 akademisyen katkı sundu. 2 bine yakın bilimsel makale taranarak yaklaşık bir yıllık yoğun bir çalışmanın sonunda bu eseri ortaya çıkardık. Diş Hekimliği Fakültesi, Veteriner Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden öğretim üyeleri de kendi alanlarındaki bilgilerle kitaba değer kattılar. Kitap, hakem değerlendirmelerinden geçmiş olup, 243 sayfa boyunca akademik bilgilere yer verilmiştir.

Lavanta bitkisinden kısaca bahsetmek gerekirse, Lavanta, Lamiaceae (Ballıbabagiller) ailesinden olup, adı Latince “yıkamak” anlamına gelen “Lavare” kelimesinden türemiştir. İlk yazılı kaynaklarda, MÖ 370-285 yıllarında Yunan bilim insanı Theophrastus’un çalışmalarında geçmektedir. Lavanta, özellikle Akdeniz bölgesinde yaygındır ve Fransa, Bulgaristan, Türkiye gibi ülkelerde kültür tarımı yapılmaktadır. Ülkemizde özellikle Isparta’nın Kuyucak Köyü, lavanta tarımı ve turizminin merkezi haline gelmiştir.

Lavanta yağı, parfümeri, kozmetik ve tıbbi alanlarda yaygın olarak kullanılır. İçeriğindeki linalool ve linalil asetat lavantanın en önemli bileşenlerindendir. Aynı zamanda lavanta, gastronomi turizmine de katkı sağlayan bir bitkidir.

Lavanta, halk arasında birçok farklı şekilde kullanılmaktadır. Uçucu yağı, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkileriyle stres, uykusuzluk, baş ağrısı ve anksiyeteye karşı aromaterapide tercih edilir. Yanık ve cilt tahrişlerinde, hafif yaraların iyileşmesinde ve böcek ısırıklarına karşı da uygulanmaktadır. Lavanta çayı, sindirim problemlerine iyi gelirken, karabaş otu olarak bilinen türü ise balgam söktürücü ve uyarıcı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Ayrıca lavanta, evlerde doğal bir koku verici olarak da kullanılmaktadır.

Kısacası lavanta ile sağlığın bilimsel yüzünü birleştirmeye çalıştık. Kitabımıza ve lavantaya ilgi duyan herkesin bu eseri okumasını tavsiye ediyorum.

Kitabın önsözünü yazan Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar’a ve değerli katkılarıyla kitabımıza emek veren tüm hocalarımıza teşekkür ederim.

Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle!

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş