Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Yön gösteren kişi: “Lider”

Yayınlanma

Tarih

Son yıllarda her ne kadar özellikle de Orta Asya ülkelerinde karışıklık olsa da ülkelerin ekonomisi gün geçtikçe artıyor ya da değişiyor, teknolojinin kullanımı ise inanılmaz bir hızda gelişiyor. Marka olmuş ticari kurum ve kuruluşlar arasında müthiş bir rekabet ortamı oluşmuş durumda. Bir hikâye anlatılır: İki arkadaş yolda yürüyorlarmış bir anda arkada bir ayı belirmiş, iki arkadaştan birisi hemen normal ayakkabısını çıkarıp spor ayakkabısını giymiş ve koşmaya başlamış. Diğer arkadaşı birazda alaycı bir şekilde arkadan “neden ayakkabını değiştiriyorsun, ayıdan dahamı hızlı koşacağını zannediyorsun…” demiş. Buna arkadaşının cevabı ise daha manidar: “Ayıdan daha hızlı koşamam ama senden daha hızlı koşarım”.

İnsan; dünyaya gözlerini açtığı andan itibaren anlam arayışı içine giren bir varlıktır. Çocukluk döneminde ki “bu ne?” sorusunun yerini gençlik döneminde daha çok “Nasıl?” ve “Neden?” sorusu alır. Hayata ayak uydurmak için de iyi bir lidere ihtiyacı vardır. Lider; “etkileyendir”, “yöneten” değil. Yürekten takip edilendir. Ailede de; ebeveynler, içerisinde bulundukları aile sisteminin atan nabzı gibidirler. Çocuklarını, gönülden etkilemek, güzel ilkeler, değerler ve inançlar ile yoğurabilmek adına, anne babanın liderliği toplumu da etkileyecektir. Aslında liderlik aileden başlar…

Liderlik konusu açıldığında her zaman aklıma Hz. Ömer’in şu hatırası gelir;

Hz. Ali anlatıyor: “Bir gün Ömer’i, binekli olarak ve telaş içinde, hızlı hızlı giderken gördüm; “Ya emire’l-müminin nereye gidiyorsun?” diye sordum. “Devlete ait develerden biri kaçmış, onu aramaya gidiyorum” diye cevap verdi. O zaman ben: “İnan ki, senden sonra bu milleti idare edecek olanlara ağır bir yük bırakıyorsun! Herkes senin yaptığını yapamaz!” dedim. Bunun üzerine şöyle konuştu: “Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!” “Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, Gelir de adl-i ilâhi Ömer’den sorar onu!”…

Ne kadar güzel bir kıssa değil mi? Lideri olduğunuz bir kurumda her konudan haberiniz olmalı, en ufak bir ayrıntıyı bile kaçırmamalısınız… Yoksa ahiretteki vebalini siz düşünün. Çünkü ilgili olduğunuz kurumda yapılan her bir günah, her bir eziyet, her bir yanlış size otomatik yazılıyor. İleride de haberiniz olmasa bile sizden soruluyor…

Peki iyi bir liderin vasıfları neler olmalıdır, bu konu hakkında biraz fikir jimnastiği yapmakta fayda vardır. İyi bir liderde görebileceğimiz özellikleri şöyle sıralayabiliriz ve herkes kendi dağarcığında bunları artırabilir…

İyi bir lider dinlemeyi bilmelidir. Ernest Hemingway: “Dinlemeyi severim. İnsanları dikkatle dinleyerek çok şey öğrendim. Çoğu insan karşısındakini hiç dinlemez.” Her hangi bir konuda her iki tarafı da dinledikten sonra karar vermesi gerekir ki bu da onu en az hata yapmasına yol açar. Dertler dinlendikçe hafifler, erişilme kolaylaştıkça verim artar…

İyi bir lider tevazu sahibi olmalıdır, makamındaki vakurluğunu, dışarıda evinde ya da sosyal ortamlarda hissettirmemelidir. Etrafına pozitif enerji yaymalıdır ki, istisnasız herkes görevini hakkı ile yapabilsin. Gerektiğinde herkesten fazla çalışmalıdır. Bunu gören kişiler şevke gelip kendi çalışma alanlarından farklı alanlara da yelken açabilsinler.

Lider mutlu ise herkes mutludur, onun enerjisi herkese sirayet eder, bunu unutmamalıdır. Eli açık olmalıdır, “liderimiz ne kadar cömertmiş” diye herkesin dilinde dolaşmalıdır…

Şeffaf olmalı, asla yalan söylememelidir. Birine farklı diğerine farklı konuşmamalıdır. Eninde sonunda söylediklerinin ortaya çıkacağını bilmelidir. Yarın mahcup olma ihtimali de var…

Bir lider ekibini sevmeli ve herkesi kabiliyetine göre değerlendirmelidir. Yani takım oyunu esastır. Başarılarda böyle geldi zaten…

Az vaatte bulunmalı, ama çok iş yapmalıdır. Eleştirilere açık olmalı ki, yaptığı yanlışı erkenden fark edebilsin. Geçmişle barışık olmalı, gelecek hep hedefi olmalıdır. Geçmişi devamlı karalamakla hiçbir hedefine varamayacağını bilmelidir…

Sorumluluk sahibi olmalıdır. Her gelen konuyu dikkate almalı, yapabileceklerini yapabilmeli, yapamayacağı hususları da açıkça bildirmelidir. Notlar alıp yapmamak, belli bir zaman sonra güvensizliği getirecektir.

İnatçılık kelimesi artık raflarda kalmalıdır. Her konuya açık olmalı, kendisini her alanda geliştirebilmelidir, değişebilme özelliği de olmalıdır. Kitaplar okumalı, herhangi bir alanda spor yapmalı, topluma karışmalıdır…

Albert Einstein “Eğer bir olayı basit bir şekilde açıklayamıyorsanız, onu yeterince anlamamışsınız demektir.” demiştir. Ne kadar da doğru bir cümle. Karmaşık projeleri ya da olayları basite indirgeyebilme kaabiliyetini göstermelidir.

En önemlisi de ahde vefa göstermelidir. Kendisine ya da kurumuna yapılan bir iyiliği asla unutmamalı ve teşekkür etmesini bilmelidir.

Bu özellikler aslında uzar da uzar. Herhangi bir kişi parmağı ile “bu lider benim liderimdir” gönlünüzce diyebildiği zaman, işte o lider iyi bir liderdir…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonu: Oksitosin

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bir seçim sürecini daha atlattık, çok şükür. Üzülenler ve sevinenlerin iç içe olduğu anlara tanıklık ediyoruz.

Hayatım boyunca görev değişikliklerinde basının önünde yapılan törenlere çok anlam veremedim. Üzüntülü bir insanı toplum önünde uğurlamak hiç te hoş bir şey değil.

Düşünsenize zaten bir seçimi kaybetmişsiniz ve o kadar kalabalığın sizi uğurlaması, kazanan kişi ve etrafındakilerinin alaycı bakışları arasında kendi arabanıza binmeniz, nasıl bir iç âleminizde yankılar uyandıracaktır, düşünemiyorum bile.

Ülke olarak zaten bürokrasiye, protokole, şana, şöhrete, makam arabalarına çok önem veren bireyleriz.

Normal hayata dönerken çok zorlanacaklarına da eminim.

Gerçi diyebilirsiniz, buna katlanmak ta bir erdemliktir.

Keşke o erdemi gösterebilsek, zaten şan ve şöhrete de bu kadar düşkün olmayız demektir.

Seçim bitti artık. Şu an için sadece ülkemize ve halkımıza yapılacak hizmetlere odaklanmak gerekiyor.

Verilen vaatlerin yapılması ve uygulanabilir hale getirilmesi en büyük heyecan olmalı.

Ama sosyal medyada bazı insanlar karşı tarafa verilen oyları hainliklerle suçlamaya başlamışlar bile.

Öyle olmamalı,

Ülkemizin güçlü bir kurumsal yapısı olursa zaten hiçbir kimse bu ülkeye hainlik yapamaz. Akılından bile geçirmemeli.

Ben aslında çok farklı bir konuya temas edecektim ama konu nereden nereye geldi.

Konumuz karamsarlık ya da insanların birbirini sevmemeye başlaması. Şefkatsiz bir nesilin ortaya çıkması.

Yani

Sarılma ya da kendini iyi hissetme hormonumuz oksitosinin değerinin düşük olması. Yani Allah’ın bir lütfu olan hipotalamus tarafından üretilen ve fiziksel olarak şefkatli olduğumuz zaman salınan oksitosin hormonumuzu güçlendirmemiz gerekiyor.

Aslında oksitosinin salgılanması çok basit.

Şefkatli olmak ve sarılmak. Bu sağlığınızı da olumlu etkiler.

Kadınlarda oksitosin hormonu erkeklere göre ise daha yüksektir. Kadınlarımız daha şanslı yani. İdareciliklerinde de genelde şefkat kahramanlıkları daha bir ön plana çıkıyor.

Bırakalım artık seçim sürecini.

Hadi sarılalım ve şefkatle birbirimizi kucaklayıp oksitosin hormonunu salgılayarak ülkemize hizmet etmeye ve neşeli bir hayat sürmeye devam edelim.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Sonunda Küresel İklim Çekirgeleri de Çıldırttı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Geçen gün Anadolu ajansında Science Advance dergisindeki bir makalenin 15 yıllık çalışmalarının anlatıldığı bir haber vardı.

Okudukça şok oluyorsunuz.

1985-2020 yılları arasındaki çöl çekirge istilalarını incelemişler. 48 ülkeyi ele almışlar ama en fazla Fas, Kenya, Nijer, Yemen ve Pakistan’ın etkilendiğini görmüşler. Çekirge sürülerinin yüz binlerce dönüm araziyi talan ettiğine şahit olmuşlar.

Araştırmacıların çöl çekirgesi istilasının hava sıcaklığına, toprağın nemine, yağış miktarına ve rüzgâra bağlantılı olduğunu tespit etmeleri gerçekten de çok ilginç. Yani çorak bölgelerin ani ısı değişiklikler yaşaması ve ani yağmur yağışları ile çekirge sayısının etkilendiği vurgusunu yapmışlar.

Eninde sonunda bu istilanın Batı Avrupa ve Batı Orta Asya’ya geleceğini belirtmişler.

Haberde Dünya Bankası; 2003-2005 yıllarında Batı Afrika bölgelerindeki çekirge istilasının 225 milyar dolar gibi büyük akademik kayıplara neden olduğunu açıklanmış.

Düşünsenize şuursuzca etrafımızı kirletmemiz sağlığımızı sadece sağlığımızı bozmuyor, ekonomimizi de felç ediyor.

Yıllardır söylüyorum. Plastiğin vermiş olduğu kirlilik sonucu karbon döngüsü ile karbondioksit salınımını tetikliyor diye.

Geri dönüşüm ünitelerimiz yetersiz, insanlar hala çevresini kirletiyor. Resmi kurumlar kirliliği önleme konusunda etkisiz ya da bilinçsiz.

Sokaklarda gezdiğiniz zaman her yerde gözünüzü acıtan nahoş bir kirlilik ile karşı karşıya kalabiliyorsunuz.

Fosil yakıtlarımızdan hala sera gazları bol miktarda salınıyor.

Orman tahribatını önlemede yetersiz kalıyoruz.

Endüstriyel faaliyetler sonucu açığa çıkan gazlar havamızı kirlettikçe kirletiyor.

Tarım topraklarımız verimsizleşmiş.

Su kaynaklarımız azalmış.

Tüm dünyada bu problemler gün geçtikçe de artmaya devam ediyor.

Önlemler konusunda yetersiz kalıyoruz.

Çevreye verdiğimiz zararlar küresel iklimi de ekliyor.

Şubat ayında günlük güneşlik bir hava var.

Kar ve yağmur yağışları yetersiz.

Dünyamız ısındıkça ısınıyor.

Sonunda küresel iklim değişikliği çekirgeleri de çıldırtmış.

Sırada ne var acaba?

Kaynak

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/arastirma-iklim-degisikliginin-getirdigi-dengesiz-hava-kosullari-cekirge-istilalarini-artiracak/3138108#

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan?

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Amerika’da üniversiteleri ziyaret ettiğim zamanlarda bir üniversitedeki hoca ile görüşme talep etmiştim. Pazartesi günü müsait olup olmadığını sorduğum zaman hocanın “bugün golf maçım var hocam yarın görüşebilir miyiz” demesine çok şaşırmıştım.

Mesai saatlerinde bile kendisine zaman ayırıyordu. 

Bizim üniversitemizde birisi benden mesai saatlerinde randevu istese ve yurt dışından geldiğini de öğrensem en kısa zamanda randevu vermeyi kendime hep düstur edindim.   

Bırakın mesai saatlerini, mesai saatleri dışında bile akademik çalışmalarım hep dolu dolu geçti.

Hafta sonlarında da odamda çok olmuşumdur. 

Profesör olana kadar laboratuvardan hiç çıkmadım. Profesör olduktan sonra da yüksek lisans ve doktora öğrencilerimle akademik çalışmalarımı aksatmadan devam ettirdim. 

Bazen “hobileriniz nedir? hocam” sorusunu atlatmaya çalıştığım çok olmuştur. 

Doğru ya akademik çalışma yapmaktan başka hobilerimiz mi? Neler ki acaba?  

Bu soruya cevap vermem çok zor cidden. 

Bazen işlerim azaldığında kendimi boşlukta hissediyorum. 

Tatile çıktığımızda bile tarihi ya da doğal güzellikte olan yerlerin fotoğraflarını çeker ve gördüklerim ile ilgili köşe yazıları yazmaya çalışırım. 

Doğrumu yapıyorum bilmiyorum. 

Bazen iç alemimde kendimle hesaplaşıyorum.

Belki de sadece seyretsem ya da kendim için baksam. 

Ama yapamıyorum işte. 

Böyle alışmışım böyle de gidecek galiba. 

Kendimi değiştirebilir miyim diye sorgulamıyor da değilim hani. 

Böyle mi yetiştik dersiniz. 

Ortasını bir türlü bulamadık mı ya da. 

Bir kısmımızın özgeçmişleri tertemizken bazılarımızın da yaptıkları sayfalara sığmıyor. 

Belki de bu uçurum yapılan çalışmalara veya işlere önem verilmemesinden. 

Ya da değerler çakışması var.

Hatta liyakat kavramını unutmuşluk var.

Sizin daha da açabileceğinize eminim tabi ki…

Bu durumlar da uçurumların artmasına neden oluyor. 

Bende abarttığımı biliyorum. 

Bazen de hayatı yavaşlatmalı mı ki insan. 

Diye düşünmüyor da değilim. 

Siz ne düşünüyorsunuz. 

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş