Haberler
Hayatın Vazgeçilmez Mucizesi “Su” / Prof. Dr. Hamdi Temel
Yayınlanma
11 ay önceTarih
Yazar
hamditemel
“Susuz Aşk Yaşanmaz” isimli kitabınızı yazmaya nasıl karar verdiniz? Sizi su konusunda araştırma yapmaya iten neydi?
İlk kitabım olan Naylon Aşkı Öldürür’de, plastik poşetlerin ve diğer plastiklerin çevremize nasıl zarar verdiğini, ayrıca plastik kaplı gıda ve içeceklerin içerisine sızan mikroplastikler ve kimyasalların etkilerini ele aldım. Bu kitabın ardından yaptığımız ve geniş yankı uyandıran pet şişe çalışmasında, LCMC-ITTOF cihazıyla beş farklı kimyasal madde tespit ettik. Bu araştırmalar, ileride karşılaşabileceğimiz sorunları daha geniş bir çerçevede ele alma fikrini doğurdu. Böylece, Susuz Aşk Yaşanmaz kitabını yazarak, suyun genel özelliklerinden sağlığa faydalarına, hatta gelecekte yaşanabilecek su savaşlarına kadar geniş bir konu yelpazesini ele aldım.
Kitabınızda bahsettiğiniz “susuz aşk yaşanmaz” ifadesi oldukça ilgi çekici. Bu metaforu biraz açıklayabilir misiniz?
“Susuz Aşk Yaşanmaz” ifadesini, suyun hayati önemini metaforik bir yaklaşımla vurgulamak amacıyla kullandım. Bu başlık, suyun insan yaşamındaki temel işlevlerini yalnızca fiziksel değil, duygusal ve psikolojik boyutta da bir bağlamda ele alıyor. Susuzluk, fiziksel sağlığımızı tehlikeye atarak bedenimize zarar verirken, aynı zamanda psikolojik ve duygusal dengemizi de sarsabilir; bu durumda, insanın sevgi, huzur ve bağlılık gibi temel insani duyguları sürdürebilmesi de zorlaşır. “Naylon Aşkı Öldürür” kitabımda çevresel kirlenmenin birey ve toplum üzerindeki etkilerini tartıştıktan sonra, Susuz Aşk Yaşanmaz kitabıyla, bu kez suyun varlığının, yaşamın tüm yönlerinde ne kadar vazgeçilmez olduğunu ifade eden bir başlıkla ilerlemek istedim.
Suyun “hayat veren mucize” olarak tanımlanmasının arkasındaki bilimsel gerçekler nelerdir? Bu özelliklerin canlı yaşamı için önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Suyun “hayat veren mucize” olarak tanımlanması, onun sahip olduğu olağanüstü özelliklere dayanmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de suyun 63 defa geçmesi, bu mucizenin kutsal bir referansıdır. Bilimsel olarak da suyun kimyasal ve fiziksel özellikleriyle benzersiz bir bileşik olması bu tanımı doğrulamaktadır. Dünya dışındaki gezegenlerde bulunmayan ve içilebilir nitelikte nadir olan su, dünya yüzeyinin %70’ini kaplar ve yaşamın temelini oluşturur.
Su, yanıcı hidrojen ve yakıcı oksijen atomlarından oluşsa da kararlı bir bileşik olarak çok yüksek sıcaklıklar hariç (1300°C gibi) kendi başına ayrışmaz. Bu durum, suyun yanardağlar dışında kendiliğinden hidrojen ve oksijen atomlarına ayrılmamasını sağlayarak yaşamın sürdürülebilirliğini temin eder. Eğer bu ayrışma normal şartlarda gerçekleşseydi, hidrojenin yanıcı özellikleri nedeniyle dünya bir ateş topuna dönerdi.
Ayrıca suyun termal özellikleri de mucizevidir. Suyun 4°C’de en yüksek yoğunluğa ulaşıp sonrasında genleşmeye başlaması, suda yaşayan canlılar için hayati öneme sahiptir. Diğer sıvıların aksine, su donduğunda yoğunluğu azalır ve yüzeyde yüzer. Böylece soğuk havalarda bile derin suların alt katmanları 4°C’de sabit kalarak sudaki yaşamı korur. Eğer su diğer sıvılar gibi “normal” davranış gösterseydi, donma dipten başlayacak ve derin sular büyük bir buz kütlesine dönüşecekti. Bu durumda, denizlerin dibi tamamen donacak ve sudaki yaşam imkânsız hale gelecekti.
Su, yüksek termal kapasitesi sayesinde deniz ve kara arasındaki sıcaklık farkını da dengeler. Gizli ısısının yüksek olması denizlerin karalara göre daha geç ısınıp daha geç soğumasını sağlar, bu da gündüz ve gece arasındaki sıcaklık farklarını sınırlar. Bu özelliklerin tümü, canlıların yaşamını sürdürebilmesi için gereklidir. Harvard Üniversitesi Biyolojik Kimya Bölümü Profesörü Lawrence Henderson’ın da belirttiği gibi, su dünyamızın sıcaklık düzenini sağlarken, canlıların beden sıcaklıklarını korur ve meteorolojik döngülere destek sağlar.
Özetle, suyun tüm bu mucizevi özellikleri, dünya ekosisteminin işleyişi ve canlıların yaşamı için vazgeçilmezdir. Eğer dünya üzerinde su miktarı daha az olsaydı, sıcaklık farkları çok artar, birçok bölge çölleşir ve yaşam sürdürülemez hale gelirdi. Bu yüzden su, tüm canlılar için hayat veren bir mucize olarak tanımlanmaktadır.
Suyun kimyasal mucizesi olarak tanımladığınız özellikler nelerdir?
Suyun kimyasal mucizesi olarak tanımlanan özellikleri, onu yaşam için vazgeçilmez kılan benzersiz özellikleridir. Bunların en başında, suyun üstün bir çözücü olması gelir. Hemen hemen tüm kimyasal maddelerin suda çözünmesi, suyu yaşam için ideal hale getirir. Bu özellik, suyun içinde çözünmüş yararlı mineraller ve kimyasal maddelerin, nehirler aracılığıyla denizlere taşınmasını sağlar; bu yolla yaşam için gerekli olan bu maddelerin yılda 5 milyar ton gibi bir miktarda taşındığı tahmin edilmektedir.
Ayrıca, su neredeyse tüm kimyasal reaksiyonları hızlandırma yeteneğine sahip bir katalizör olarak işlev görür. Suyun reaksiyonlara katılma eğilimi, biyolojik ve jeolojik görevlerini yerine getirmesi için en uygun seviyededir. Bu özellik, ne aşırı derecede aktif bir asit gibi zarar verici ne de inert bir gaz gibi etkisiz olan, dengeli bir yapıya sahip olmasını sağlar. Prof. Michael Denton’a göre su, hem biyolojik hem de jeolojik işlevleri için “en ideal reaktivite seviyesine” sahiptir.
Yale Üniversitesi biyofizik profesörü Harold Morowitz’in vurguladığı üzere, suyun proton iletkenliği gibi sadece ona has olan bir özelliği, biyolojik enerji transferinde ve yaşamın oluşumunda büyük önem taşır. Bu özelliklerin tamamı, suyun kimyasal yapısının sadece yeryüzü için değil, hayatın devamı için özel olarak yaratılmış olduğunu gösterir. Başka hiçbir gezegende suyun benzeri bulunmadığına göre, bu muazzam düzen, suyun Allah tarafından insan yaşamına özel bir mucize olarak yaratıldığını ortaya koymaktadır.
Suyun akışkanlık değeri hakkında değerli bilgiler vermişsiniz. Bu özelliğin doğadaki ve canlı organizmalardaki rolünü biraz açıklayabilir misiniz?
Suyun akışkanlık değeri, doğada ve canlı organizmalarda hayati bir role sahiptir. Öncelikle, su diğer sıvılara kıyasla son derece yüksek bir akışkanlığa sahiptir; bu özelliği sayesinde yaşamın devamlılığında çok önemli bir işlevi yerine getirir. Örneğin, suyun akışkanlığı, kanın ince kılcal damarlarda rahatça akabilmesini sağlar. Bu durum, kanın vücuttaki tüm hücrelere oksijen, enerji, besin ve hormon gibi yaşamsal maddeleri ulaştırmasını mümkün kılar. Suyun akışkanlığı az ya da fazla olsaydı, kılcal damarların işlevi aksar ve vücut sağlıklı bir dolaşım sistemi oluşturamazdı. Örneğin, akışkanlık daha düşük olsaydı, kan kılcal damarlarda tıkanır ve kan dolaşımı yetersiz kalırdı; eğer fazla olsaydı, damar yapıları zarar görürdü.
Prof. Michael Denton’ın belirttiği gibi, suyun akışkanlığı, hücrelerin embriyo gelişimi sırasında hareket etmelerini sağlar ve vücudun her yanına ulaşabilen kılcal damar ağı oluşumunu destekler. Ortalama 5 milyar kılcal damarın 950 kilometrelik uzunluğu ile vücudu bir ağ gibi saran bu sistem, suyun yüksek akışkanlığı sayesinde sağlıklı bir şekilde işler. Suyun akışkanlık değeri biraz farklı olsaydı, organizmaların dokularına yeterli oksijen ve glikoz ulaştırmak imkânsız hale gelirdi. Bu özellik, geniş yaşam formlarının karmaşık yapısını mümkün kılan temel unsurlardan biridir.
Bu nedenle, suyun akışkanlık değerinin yaşam için “en ideal oranda” yaratılması, doğadaki tüm canlılar için vazgeçilmez bir mucize olarak karşımıza çıkar.
Kitabınızda su hakkında bilmediğimiz enteresan bilgilerden bahsediyorsunuz. Bunlardan birkaç örnek verebilir misiniz?
Elbette. Su hakkında pek çok ilginç bilgi bulunmakta, fakat burada sadece bir tanesine değinelim: “Yapay su.” Suyun bileşimi basitçe H2O olarak bilinse de yapay su üretmek mümkün olmamıştır. Bu, suyun mucizevi bir varlık olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu eşsiz yapının doğadaki örneği gibi başka bir formunu elde edememek, suyun yaşam için vazgeçilmez olduğunu kanıtlıyor. Daha fazla detay ve diğer ilginç bilgiler için kitabımıza göz atmanızı tavsiye ederiz.
Su tüketiminin vücudumuz için neden bu kadar kritik olduğunu açıklayabilir misiniz? Ayrıca, yeterli su tüketmemenin sağlığa kısa ve uzun vadede etkileri nelerdir?
Su tüketimi, insan sağlığı için en az oksijen kadar hayati bir öneme sahiptir. Vücuttaki her hücre, doku ve organ işlevlerini sürdürebilmek için suya ihtiyaç duyar. Yaşamın devamı için gerekli olan su, biyolojik çözücü olarak vücutta gerçekleşen tüm kimyasal reaksiyonlara katılarak vitaminlerin, minerallerin çözülmesini ve taşınmasını sağlar. Sindirim sürecinde yediğimiz gıdalardaki besin öğelerinin emilmesini sağlarken, metabolizmanın oluşan atıkları seyrelterek ve vücuttan atılmasına yardımcı olur. Ayrıca su, vücut sıcaklığını dengeler, derinin nemlenmesine katkıda bulunur ve eklemlerin sağlıklı çalışmasını sağlar. Böbreklerin sağlıklı çalışması ve vücuttan toksik maddelerin uzaklaştırılması için de su büyük bir önem taşır.
Yeterli su tüketilmediğinde kısa vadede vücut susuzluk, baş ağrısı ve yorgunluk belirtileri gösterir. Susuzluk oranı arttıkça vücutta ısı düzeni bozulur, fiziksel performans düşer, halsizlik ve titreme gibi belirtiler ortaya çıkar. Uzun vadede ise yetersiz su tüketimi, böbreklerin zorlanmasına, kan dolaşımının yavaşlamasına ve organların işlevlerini tam olarak yerine getirememesine yol açar. Vücuttaki su kaybı %10’u aştığında hayati risk başlar, kan yoğunluğu artar, dolaşım sistemi zorlanır ve ciddi sağlık sorunları yaşanır. Özetle, suyun vücuda olan katkısı, yaşamsal faaliyetlerin sürdürülebilmesi için kritik olup su kaybının önlenmesi hayati önemdedir.
Su içmenin bir adabı olduğundan bahsetmişsiniz. Bize birkaç ipucu verebilir misiniz?
Evet, su içmenin aslında birkaç basit ama etkili adabı var, bunlar suyun vücuda faydasını en üst düzeye çıkarmaya yardımcı olabilir:
Yudumlayarak İçin: Bir anda büyük miktarlarda içmek yerine, suyu yavaşça ve yudumlayarak tüketmek vücudun onu daha etkili bir şekilde kullanmasını sağlar. Yavaş içildiğinde su hücrelere daha iyi ulaşır.
Otururken İçin: Ayakta su içmek, suyun hızla mideye ulaşmasına neden olarak sindirim sistemini zorlayabilir. Oturur pozisyonda içmek daha sağlıklıdır ve mideye olan baskıyı azaltır.
Sabahları İlk İş Olarak İçin: Sabah uyandığınızda vücudunuz uzun bir süre susuz kalmıştır. Bu yüzden güne bir bardak su içerek başlamak, metabolizmanızı canlandırır ve sindirim sistemini harekete geçirir.
Aşırı Soğuk Su Tüketmeyin: Çok soğuk su içmek sindirim sistemini zorlayabilir ve mideyi üşütebilir. Ilık veya oda sıcaklığında su içmek vücut için daha faydalıdır, çünkü mideye ve diğer organlara uyum sağlar.
Yemeklerden Önce İçin: Yemeklerden yaklaşık 30 dakika önce bir bardak su içmek, sindirimi kolaylaştırır. Ancak yemek sırasında aşırı su içmek, mide asitlerini seyreltip sindirimi zorlaştırabilir.
Gün Boyu Dengeli Tüketin: Gün içinde belirli aralıklarla su içmek, vücudun su ihtiyacını düzenli olarak karşılamanızı sağlar. Tek seferde çok miktarda içmektense gün boyunca su tüketmek vücudu daha iyi dengede tutar.
Bu ipuçları, suyun vücuda olan etkisini artırarak daha sağlıklı bir su tüketimi alışkanlığı oluşturmanıza yardımcı olabilir.
Su tüketimi konusunda çeşitli ilginç başlıklar ele almışsınız. Güneşte ısınmış su içmek, su içme zamanlaması, bebeklerin su tüketimi, suyun kilo kontrolüne etkisi gibi konularda neler söylersiniz? Özellikle “Su içmek İnsanı Ne Zaman Hasta Eder?” ve “Aşırı Su Tüketiminin Zararları” başlıkları dikkat çekici. Sağlıklı su tüketimi için temel önerileriniz nelerdir? Hızlı, soğuk su içmenin ve yemeklerle birlikte su tüketiminin vücudumuza etkileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Su tüketiminde bazı ilginç başlıklar gerçekten dikkat çekici olabilir ve doğru bilgiyle desteklenmiş su içme alışkanlıkları sağlık açısından önem taşır. İşte bunlardan bazıları:
* Güneşte Isınmış Su İçmek
Güneşte ısınan suyun uzun süre beklemesi, mikrop üremesine yol açabilir. Özellikle plastik şişelerde bırakılan su, zararlı kimyasalların suya geçmesine sebep olabilir. Suyu serin ve gölge bir yerde muhafaza etmek en doğrusudur.
* Su İçme Zamanlaması
Su içmenin zamanlaması vücut sağlığı için önemlidir. Örneğin:
• Sabah kalkar kalkmaz içilen su metabolizmayı uyandırır.
• Yemeklerden 30 dakika önce bir bardak su, sindirime destek olur.
• Spor öncesinde su içmek performansı artırır, ancak çok miktarda değil.
• Gece yatmadan hemen önce fazla su içmek ise uykuyu bölebilir ve böbrekleri fazla çalıştırabilir.
* Bebeklerin Su Tüketimi
Bebeklerde ilk 6 ay anne sütü ya da mama dışında su vermek önerilmez. Çünkü bebeklerin böbrekleri henüz suyu işleyebilecek gelişime ulaşmamıştır. Su, ilerleyen aylarda ek gıdalara geçildiğinde küçük miktarlarda eklenebilir.
* Suyun Kilo Kontrolüne Etkisi
Su tüketimi kilo kontrolünde önemli bir rol oynar. Yemeklerden önce içilen bir bardak su, tokluk hissini artırabilir ve aşırı yemek yeme isteğini azaltabilir. Ayrıca, metabolizmayı hızlandırarak kalori yakımını destekleyebilir.
* “Su İçmek İnsanı Ne Zaman Hasta Eder?”
Su tüketiminde dengenin aşılması sağlığa zarar verebilir. Aşırı soğuk ya da çok hızlı içilen su mide kaslarını ve sindirim sistemini zorlayabilir. Ayrıca, çok fazla su hızlıca içildiğinde vücuttaki tuz dengesi bozulur ve halsizlik, mide bulantısı gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
* Aşırı Su Tüketiminin Zararları
Çok fazla su içmek, hiponatremi olarak bilinen bir duruma yol açabilir. Bu durum, kanınızdaki sodyum seviyesinin tehlikeli şekilde düşmesine neden olur ve baş ağrısı, mide bulantısı, bilinç bulanıklığı gibi semptomlar ortaya çıkar. Ayrıca, böbrekler aşırı çalışarak yorulabilir ve vücut su dengesini korumakta zorlanır.
Sağlıklı Su Tüketimi İçin Temel Öneriler
• Yavaş ve yudum yudum için: Su, sindirim sistemi ve böbrekler için daha faydalı hale gelir.
• Ilık su tercih edin: Çok soğuk su, mideyi üşütebilir ve sindirimi zorlaştırabilir.
• Yemek sırasında aşırı su içmeyin: Yemeklerle birlikte fazla su tüketmek, mide asitlerini seyreltip sindirimi zorlaştırabilir. Yemeklerden önce ya da yemek sonrası bir süre bekleyerek içmek daha uygundur.
• Gün boyu dengeli su tüketin: Vücudunuzun suya olan ihtiyacını düzenli aralıklarla karşılayın; tek seferde aşırı miktarda su içmekten kaçının.
Bu bilgiler, suyun sağlığa olan katkısını en iyi şekilde elde etmenize yardımcı olabilir ve dengeli su tüketimiyle sağlıklı bir yaşam tarzına destek sağlar.
İnsanların su tüketim alışkanlıklarını değiştirmeleri için neler önerirsiniz? Günlük yaşamda insanların su içme alışkanlıklarını geliştirmek için tavsiyeleriniz var mı?
Su tüketim alışkanlıklarını geliştirmek, sağlıklı yaşamın temel taşlarından biridir. Ancak birçok insan, su içmeyi unutarak ya da yeterince önemsemeyerek günlük ihtiyacını karşılamakta zorlanabilir. İşte su tüketimini artırmak için bazı öneriler:
1. Su İçmeyi Hatırlatan Uygulamalar Kullanın
• Akıllı telefonlar için geliştirilen su içme hatırlatma uygulamaları su içme alışkanlığı edinmede faydalı olabilir. Bu uygulamalar günlük hedeflerinizi takip etmenize ve hatırlatmalar yaparak alışkanlık kazanmanıza destek olur.
2. Yanınızda Su Şişesi Taşıyın
• Gün boyu yanınızda su şişesi bulundurmak su içmeyi hatırlatır. Örneğin, masa başında çalışıyorsanız sürekli görebileceğiniz bir yere cam su şişesi koyarak daha sık su içebilirsiniz.
3. Suyunuza Doğal Tatlar Ekleyin
• Suya taze meyve dilimleri (limon, portakal, çilek) veya nane gibi doğal aromalar eklemek, suyu lezzetlendirebilir ve su içme isteğini artırabilir.
4. Güne Bir Bardak Su ile Başlayın
• Sabah kalkar kalkmaz su içmek, metabolizmayı harekete geçirir ve günün geri kalanında su tüketimini hatırlatır. Bu alışkanlık vücudu uyandırmanın yanı sıra, su tüketimine güzel bir başlangıç sağlar.
5. Hedef Belirleyin ve Takip Edin
• Günlük su hedefinizi belirleyip buna ulaşmaya çalışmak motivasyonu artırabilir. Şişelerin üzerine saat belirterek belirli zaman aralıklarında su içmeye çalışabilir, böylece gün boyu dengeli bir şekilde su tüketebilirsiniz.
6. Suyu Diğer İçeceklerle Karıştırmayın
• Çay, kahve veya meşrubat gibi içecekler suyun yerini tutmaz ve bazıları idrar söktürücü etkisiyle su kaybına neden olabilir. Bu içeceklerin yerine daha fazla su tüketmeye odaklanmak önemlidir.
7. Su İçme Zamanları Belirleyin
• Öğünlerden önce bir bardak su içmeyi alışkanlık haline getirin. Özellikle yemeklerden önce içilen su, sindirimi kolaylaştırabilir ve günlük su ihtiyacınıza katkı sağlar.
8. Cam veya Paslanmaz Çelik Şişeler Tercih Edin
• Çevre dostu ve sağlıklı şişelerle su tüketimi hem içme motivasyonunu artırır hem de sağlığınızı korumanıza yardımcı olur.
9. Aileniz ve Arkadaşlarınızla Beraber Su İçin
• Özellikle iş yerinde ya da sosyal ortamlarda su içmeyi teşvik etmek, çevrenizdekileri de olumlu etkileyebilir. Aynı hedefi paylaşmak, su tüketimini artırmak için destekleyici olabilir.
10. Su İçme İle İlgili Bilinçlenin
• Su içmenin sağlığa olan faydalarını öğrenmek, su tüketme motivasyonunuzu artırır. Vücudun susuz kalmasının sonuçları hakkında bilgi sahibi olmak, düzenli su içme alışkanlığı kazanmada itici bir güç olabilir.
Bu küçük adımlar, günlük yaşamda su tüketimini artırmaya yardımcı olabilir ve su içme alışkanlığını geliştirmeye yönelik önemli bir başlangıç sağlar.
Günümüzde su kaynaklarının kirlenmesi ve bilinçsiz tüketim konusunda neler söylemek istersiniz? Bununla mücadelede bireylere düşen görevler neler olabilir? Gelecek nesillere temiz su bırakabilmek için neler yapmalıyız?
Su kaynaklarının kirlenmesi ve bilinçsiz tüketimi, günümüzde önemli çevresel sorunlardan biridir. Su, yaşamın temel kaynağı olmasının yanı sıra, sağlığımız, tarım, sanayi ve ekosistemler için de kritik öneme sahiptir. Ancak, insan faaliyetleri, sanayileşme ve artan nüfus nedeniyle su kaynakları ciddi şekilde kirlenmekte ve tükenmektedir. Bu sorunlarla mücadelede bireylere ve topluma düşen önemli görevler bulunmaktadır:
Su Kaynaklarının Kirlenmesi ve Bilinçsiz Tüketim
1. Kirlenme Nedenleri:
• Tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan kimyasal gübreler ve pestisitler.
• Sanayi atıkları ve evsel atıkların doğrudan su kaynaklarına boşaltılması.
• Yanlış atık yönetimi ve suyun geri dönüşümünün yetersiz olması.
• Plastik ve diğer katı atıkların su yollarına karışması.
2. Bilinçsiz Tüketim:
• Su tasarrufu bilincinin düşük olması.
• Gereksiz yere su tüketimi ve israf.
• Su kaynaklarının değerinin anlaşılmaması.
Bireylere Düşen Görevler
1. Su Tasarrufu Uygulamaları:
• Günlük yaşamda su tüketimini azaltmak için basit yöntemler uygulamak (örneğin, diş fırçalarken musluğu kapatmak, kısa duş almak).
• Su tasarruflu cihazlar kullanmak (süngerli musluklar, düşük akışlı duş başlıkları).
2. Bilinçli Tüketim:
• Su kaynaklarının korunması gerektiği bilincini geliştirmek ve çevresindeki insanlarla paylaşmak.
• Alışveriş yaparken su tüketimi yüksek olan ürünlerden kaçınmak (örneğin, suya dayalı ürünlerin aşırı tüketimi).
3. Su Arıtma ve Geri Dönüşüm:
• Kirli suyun arıtılması için filtre sistemleri kullanmak.
• Yağmur suyu toplama sistemleri kurarak alternatif su kaynakları oluşturmak.
Gelecek Nesillere Temiz Su Bırakmak İçin Yapılması Gerekenler
1. Eğitim ve Farkındalık:
• Su kaynaklarının korunması hakkında eğitim programları düzenlemek ve toplumsal farkındalığı artırmak.
• Okullarda çevre eğitimi dersleri ile çocuklara su tasarrufu ve korunması konusunda bilgi vermek.
2. Sürdürülebilir Uygulamalar:
• Tarımda su tasarrufu sağlayan yöntemler (damla sulama gibi) kullanmak.
• Sanayi tesislerinin atık su arıtım sistemlerini kurmalarını teşvik etmek.
3. Hukuksal ve Politikalı Adımlar:
• Su kaynaklarının korunması ile ilgili yasal düzenlemeleri desteklemek ve su hakları konusundaki mücadeleleri desteklemek.
• Yerel yönetimlerin su kaynaklarının yönetiminde etkin rol oynamasını sağlamak.
4. Geri Dönüşüm ve Yenilikçi Çözümler:
• Geri dönüşüm ve su arıtma teknolojilerini desteklemek.
• Yeni su teknolojileri geliştirilmesine katkıda bulunmak ve bu teknolojilerin yaygınlaşmasını sağlamak.
Su, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olup, onu korumak ve bilinçli tüketmek hepimizin sorumluluğudur. Gelecek nesillere temiz su bırakmak için bu konuda aktif olmak, bireysel ve toplumsal düzeyde önemli bir fark oluşturacaktır.
Beğenebilirsin
-
Kirlenen Hava, Solan Hayat
-
Isınan Dünya, Hastalanan İnsan
-
Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli besinlere dikkat çekti
-
Çankırı Tuz Mağarası: Yer Altında Saklı Bir Şifa ve Kültür Hazinesi
-
İLİMDE BİLİM ŞENLİĞİNDE ÇARPICI KONFERANS GÖRÜNMEYEN TEHLİKE MİKROPLASTİKLER
-
Çankırı’da Mikroplastik Tehlikesine Dikkat: Prof. Dr. Hamdi Temel’den Çarpıcı Sunum
Haberler
Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli besinlere dikkat çekti
Yayınlanma
4 hafta önceTarih
21 Ekim 2025Yazar
hamditemel
Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, işlenmiş şekerler konusunda uyarılarda bulundu. Fruktozlu içeceklerin zayıflatıcı etkilerine dikkat çekti.
Haber: Seyfi ÇELİKKAYA
(YOZGAT) – Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli yiyecek ve içecekler konusunda vatandaşları uyardı. Özellikle rafineri edilmiş ve işlenmiş şekerlerin sofraya gelene kadar çok farklı kimyasalar süreçlerden geçtiğini, besin değerinin kalmadığını belirterek, “Fruktozlu içecekleri artık tavsiye etmiyoruz. Obez olacaksınız, şeker hastalığını yakalayacaksınız” dedi.
Sofralarımızdaki beyaz toz şekerin, şeker kamışı veya pancarından elde edildiğini hatırlatan Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, ancak üretim sürecinde, kireç ve karbondioksit gibi kimyasallarla arıtılıp, renk ve koku veren doğal bileşenlerinin uzaklaştırılarak, sonunda yalnızca yüzde 99,9 saf sakkarozun (glukoz + fruktoz birleşimi) kaldığını aktardı. Temel, böylece doğadaki lif, vitamin ve minerallerin tamamen yok olduğunu, bu nedenle toz şekeri ‘boş kalori’ olarak tanımladığını, enerji vermesine karşılık besin değerinin bulunmadığını vurguladı.
“Diyabetli hastalarımızda müthiş bir artış olduğunu görüyoruz”
Doğru, dengeli ve doğal beslenme alışkanlıklarından vazgeçildiğini, alışverişlerde bol şerbetli, şekerli yiyecek ve içeceklere yönelindiğini anlatan Prof. Dr. Hamdi Temel, açıklamasında şu bilgileri paylaştı:
“Son yıllarda bakıyoruz alışverişlere falan gittiğimiz zaman, marketlere girdiğimiz zaman, caddelerde gezdiğimiz zaman inanılmaz derecede bol şerbetli, bol tatlılı, şekerli yiyecekler ve içecekler görüyoruz. Bunlar insanların çok hoşuna gidiyor ama özellikle rafineri edilmiş, işlenmiş şekerlerin ya da mısır şurubundan yapılmış fruktozun, işlenmiş glikozun önümüze gelene kadar çok farklı bir şekilde işleniyor, bazı kimyasal etkileşimler vesaire geçirilerek bizim karşımıza çıkıyor. Çoğu ülkeler de aynı şekilde ama biz Türkiye olarak da çok severiz şekerli, şerbetli yiyeceklerimizi, içeceklerimizi. Ne yazık ki son yıllarda bakıyoruz ki, özellikle diyabetli hastalarımızda müthiş bir artış olduğunu görüyoruz. Obezitenin çok büyük oranda insanlarda arttığını görüyoruz. İnsanlar bakıyorsunuz işte zayıflama moduna falan girmişler ama bu şunu gösteriyor; bir dengesiz beslenmenin olduğunu gösteriyor.
Dengesiz beslenme dediğimiz nedir? Eğer siz hala çayınızı 2-3 tane şeker atarak tatlandırmaya çalışıyorsanız bu ileride sizin obez olmanıza, karaciğerinizin yağlanmasına, trigliseridin artmasına, diyabet olmanıza, diyabet insanı ister istemez bir tansiyonlara doğru sizi ne yapacak götürecek. Biz işlenmiş gıdalardan, şekerlerden, meyve suları olur, gazlı içecekler olur. Gofret gibi, bisküvi gibi bunlara tatlandırıcı olarak baktığınız zaman, normal bir şeker pancarından direkt elde ettiğimiz şekerle karşılaştırıldığı zaman o fruktoz şuruplarının en az iki kat, üç kat daha tatlı olduğunu görüyorsunuz. Normalde siz şeker aldığınız zaman hemen bir enerji kazanıp koşmanız lazım, hareket etmeniz lazım. Ama siz oturduğunuz yerden bir fruktozlu meyve suyu, gofretinizi, bisküvinizi, gazlı içeceğinizi içtiğiniz zaman hareket edemiyorsanız bu şundan kaynaklanıyor; özellikle fruktozlu şuruplar, işlenmiş gıdalar bunların sizin vücudunuza vermiş olduğu enerji sıfır, bir de doymuyorsunuz, habire de yiyorsunuz doyurma özelliği olmadığından dolayı.”
“Diyabet olmanıza, şeker hastası olmanıza etki ediyor”
“Bu yiyecekler, içecekler sizi neye götürüyor, obez olmanıza götürüyor. Neye götürüyor, insülin direncine etki ediyor” diyen Temel, “Diyabet olmanıza, şeker hastası olmanıza etki ediyor. Bu noktadan biraz dikkat etmemiz lazım. Aslında bizim bu işleri imalat eden kişilerimiz de eğer siz hala baklavalarımızda bunları hala fruktoz şuruplu yapıyorsanız, çok da yiyoruz biz. Türk insanı olarak çok seviyoruz biz bu tip şeyleri, tatlı şeyleri. Çok yedik ama doyma oranı da yok. Bu direkt karaciğerde birikiyor. Fruktoz orada birikir karaciğer yağlanması yapar. Bu bizi büyük bir oranda hastalıklara, değişik hastalık problemlerine götürecektir. Şimdi hocam bizim hayatımızı alt üst diyorsunuz falan. Hayır. Şimdi öncelikle bakın, az yemeği öğrenmemiz lazım bizim. Az yiyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Kahvaltıda çok güzel pekmez gider, seviyoruz ama lütfen bunu çayla beraber hiç yemeyelim”
Pekmez ile çayın aynı anda tüketilmesinin sağlıklı olmadığını bildiren Temel, böyle bir tüketimin vücutta demir eksikliğine neden olacağını söyledi. Temel, açıklamasını şu uyarılarda bulunarak tamamladı:
“Halen çaylara şeker atanlara o kadar çok kızıyorum ki. Artık ispatlanmış, bilimsel verilerde, makalelerde bunlarla ilgili çok güzel çalışmalar var. Artık bunlardan bizim vazgeçmemiz lazım. Yanınıza bir hurma alırsınız, yersiniz. Bir tatlandırıcıdır bu, bunu yersiniz ya da üzüm kuru üzümle çay içebilirsiniz. İç Anadolu Bölgesi’nde pekmezlerimiz çok meşhur. Burada da şunu söylemek zorundayım; tamam kahvaltıda çok güzel pekmez gider, seviyoruz ama lütfen bunu çayla beraber hiç yemeyelim. Çünkü, pekmez kansızlık gidericidir. Eğer siz çayla beraber yerseniz o çaydaki kimyasal bir madde var. O pekmezdeki demirle etkileşime girerek sizi demir eksikliğine götürür. Birazcık daha ne yapmamız lazım? Şuurlu hareket etmemiz lazım.
Ev baklavaları dedik biz seviyoruz. Tamam ev baklavalarınızı yapın ama şimdi glikozu şerbetle yapıyorsanız, şeker koyacaksanız biraz limon katmak lazım. Neden firmalar fruktoz tercih ediyorlar. İki neden tercih ediyorlar. Bir ekonomik, daha ucuz çünkü. İkincisi de fruktozun kristallenmesi çok geç. Bu ne demektir? Şimdi sen eğer glikozu, sakkaroz dediğimiz işlemi yaptığınız zaman hemen kristallenir ama fruktozlu şurup kaptığınız zaman bunda bir kristallenme olmaz. Fruktozlu şurupları, fruktozlu içecekleri artık tavsiye etmiyoruz. Hayatımızda mümkün olduğu kadar kaldırmak zorundayız. Karaciğer bir dile gelse herhalde çok büyük şeyler söyler. Karaciğer yağlanması demek vücudunuzun organizması tamamen belli bir deformasyona doğru gidecektir. Obez olacaksınızdır. Şeker hastalığını yakalayacaksınız. Trigliserid oranınız fazla olacaktır. Onun için sağlıklı bir hayat, doğal bir hayat bizim için her zaman çok önemlidir.”
Haberler
İLİMDE BİLİM ŞENLİĞİNDE ÇARPICI KONFERANS GÖRÜNMEYEN TEHLİKE MİKROPLASTİKLER
Yayınlanma
1 ay önceTarih
5 Ekim 2025Yazar
hamditemel
Çankırı’da düzenlenen konferansta görünmeyen ama büyük tehlike oluşturan mikroplastikler masaya yatırıldı. Peki, günlük yaşamda farkında olmadan maruz kaldığımız bu parçacıklar hayatımızı nasıl etkiliyor?
Çankırı’da İlimde Bilim Şenliği-3 etkinlikleri kapsamında çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla önemli bir konferans gerçekleştirildi. TOBB Fen Lisesi’nin ev sahipliği yaptığı programda, çevre sağlığı alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Hamdi Temel, “Görünmeyen Tehlike: Mikroplastikler” başlıklı sunumuyla öğrenci ve öğretmenlerle buluştu.
Prof. Dr. Temel, konferansta mikroplastiklerin doğada ve insan sağlığında oluşturduğu risklere değindi. Günlük yaşamda sıkça kullanılan plastiklerin zamanla parçalanarak görünmez boyutlara indiğini ve besin zinciri ile solunum yoluyla insan vücuduna kadar ulaşabildiğini aktardı. Bu durumun hem çevre hem de sağlık açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Temel, özellikle gençlerin bilinçli tüketim alışkanlıkları kazanmasının kritik önem taşıdığını vurguladı.
Katılımcılar, sunum sırasında bilimsel veriler ve çarpıcı örneklerle mikroplastiklerin etkilerini daha yakından tanıma fırsatı buldu. Öğrenciler, merak ettikleri soruları yönelterek konuyla ilgili detaylı bilgi edindi.
Program, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Arif Kırkpınar’ın Prof. Dr. Hamdi Temel’e plaket takdim etmesi ile sona erdi. Düzenlenen konferans, hem öğrencilerde farkındalık oluşturması hem de çevre sorunlarına dikkat çekmesi açısından büyük ilgi gördü.
Haberler
*Çankırı ilinde “Bilim Şenliği” düzenlendi.*
Yayınlanma
1 ay önceTarih
5 Ekim 2025Yazar
hamditemel
Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Bilim ve Toplum Başkanlığı (BİTO) tarafından koordinasyonu sağlanan programlardan “TÜBİTAK 4007 Bilim Şenlikleri Destekleme Programı” kapsamında desteklenmeye değer görülen ve Çankırı İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kurumsal öncülüğünde ve yürütücülüğünde 2 – 4 Ekim 2025 tarihlerinde düzenlenen “İlimde Bilim Şenliği 3” programı coşkulu bir atmosferde gerçekleştirildi. Toplumda bilimsel farkındalığın artması, halkın bilimin görsel ve popüler kısımlarını görebilmesi, bireylerde sorgulama ve eleştirel düşünme yönlerini açığa çıkartması ve bilimle toplum arasındaki bağı güçlendirmesi bakımından faydalı içeriklere yer verilen aktivitelerin üç güne dağıtıldığı şenliğin ilk günkü açılış konuşmalarının yapıldığı programda Çankırı Valisi M. Fırat Taşolar, Belediye Başkanı İsmail Hakkı Esen, İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Öztürk, kurum ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile öğretmenler, öğrenciler ve vatandaşlar bir araya geldiler.
Çankırı İl Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge Birimi koordinasyonunda düzenlenen, fen bilimleri, teknoloji, matematik ve mühendislik alanları başta olmak üzere kodlama, uzay bilimi ve sanat alanlarıyla ilişkili geniş yelpazede hazırlanan çeşitli atölye, gösteri ve söyleşi gibi aktiviteler, katılımcıların yoğun ilgi ve beğenisini topladı. Şenlikte şehir dışından akademisyenler de yer aldı.
Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Prof. Dr. Hamdi Temel, şenliklerin ikinci ve üçüncü günü sırasıyla TOBB Fen Lisesi’nde ve Gazi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde öğrencilerle bir araya geldi ve “Görünmeyen tehlike: Mikroplastikler” konusunda detaylı bilgiler verdi. Konuşmasında çevre sorunlarına dikkat çeken Prof. Dr. Hamdi Temel, mikroplastiklerin doğaya ve insan sağlığına etkilerini bilimsel verilerle anlatarak öğrencilerde farkındalık oluşturdu. Katılımcıların günlük yaşamda farkında olmadan maruz kalınan mikroplastiklerin risklerini daha detaylı öğrenme fırsatı bulduğu konferansta, çevreye karşı bilinçli olmanın önemi de farklı açılardan vurgulandı.
Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Mustafa Böyükata ise Çankırı – Ahmet Mecbur Efendi Bilim Sanat Merkezi’nde şenliklerin ikinci ve üçüncü günlerinde bir araya geldiği iki farklı öğretmen grubuyla “Proje Yapan Çocukların Öğretmeni Olmak” başlığı etrafında bilgi ve görüşlerini paylaştı. Bilimsel çalışmaların eğitimdeki yeri ve önemi üzerinde durdu. Proje tabanlı öğrenme yaklaşımının önemine değinen Prof. Dr. Mustafa Böyükata, özellikle öğretmenlerin proje danışmanlığı, koçluk ve rehberlik yönlerini etkileşimli bir yolla ele aldı. Etkinlik süresince katılımcılar, tartışmalara dahil edilerek aktif tutuldu. Buluşmada öğretmenlerin öğrencilerine rehberlik ederken üstlendikleri rolün önemine değinildi. Proje çalışmalarının öğrencilerin merak duygusunu besleyen ve üretken bireyler yetiştirmede etkili bir araç olduğu ifade edildi. Her bir çocuğu ilgi alanları ve yatkınlıklarına yönelik konularda projeler yapmaya sevk etmenin, onların mizacında var olan özel yeteneklerini de açığa çıkartmada etkili olacağı farklı yönleriyle ortaya kondu.Toplantı sonlarında İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı İlker Kendir tarafından il müdürlüğü adına akademisyenlere teşekkür plaketi takdim edildi. Akademisyenlerle yakından ilgilenen Çankırı İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Öztürk, ili ve çevreyi tanıtıcı bilgiler verdi. Devam eden eğitim öğretim süreçlerinde yaptıkları iyileştirmelerden, fiziki altyapıya ilişkin ilerlemelerden bahsetti. Tematik olarak eğitim ve öğretim faaliyetleri yürüten tarım alanına odaklı meslek lisesinin uygulama alanları da yerinde ziyaret edildi. İlgi çekici bilgiler paylaşıldı. Akademisyenleri konuk etmekten memnuniyet duyduklarını ifade eden İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Öztürk kendilerine teşekkür etti. Gösterilen ilgiden duyduğu memnuniyeti ifade eden Prof. Dr. Hamdi Temel, liseli gençlerle ve öğretmenlerle kısa süreliğine de olsa temel ve uygulamalı bilimlerin ilgi alanı olan çevre konularında bilgiler paylaşmanın yanı sıra Çankırı’yı yakından tanıma ve tuz ocaklarını görme fırsatı bulmanın da çok güzel olduğunu belirtti. Prof. Dr. Mustafa Böyükata, TÜBİTAK – 4007 programlarının bilimin topluma yayılmasına ve Anadolu’nun farklı yerlerinde yaygınlaştırılmasına dair değerlendirmeler yaptı. Bu programın akademik yaklaşımın toplumun farklı kesim ve eğitimin farklı tabakalarında konuşulur olmasına da vesile olunduğunu vurguladı. Çankırı’da daha öncede etkinliklerde yer aldığını ve her seferinde farklı hatıralarla döndüğünü ifade ederek Çankırı İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve kadroları ile etkinliklerde emeği geçenlere teşekkür etti.
Kirlenen Hava, Solan Hayat
Isınan Dünya, Hastalanan İnsan
Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli besinlere dikkat çekti
Çankırı Tuz Mağarası: Yer Altında Saklı Bir Şifa ve Kültür Hazinesi
İLİMDE BİLİM ŞENLİĞİNDE ÇARPICI KONFERANS GÖRÜNMEYEN TEHLİKE MİKROPLASTİKLER
*Çankırı ilinde “Bilim Şenliği” düzenlendi.*
Çankırı’da Mikroplastik Tehlikesine Dikkat: Prof. Dr. Hamdi Temel’den Çarpıcı Sunum
İlimde Bilim Şenliği 3
Şekerin Gerçek Yüzü: Tatlı mı Zehir mi?
Alıç toplanmaya başlandı…Prof. Dr. Hamdi Temel: “Her şekilde şifalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim”
Esma Ocak ve Kazlar Üzerine…
Bu sıralar yazmak istemiyorum ustam!
İçim İçime Sığmıyor
İnsanlığımızı Geri Getirdin Bize Koronavirüs!
Su gibi aziz ol!
Sosyal medya kullanıcılığı sosyalliğimizi etkiliyor
Plastik kaplamalar ve atıklar ruh halimi de bozuyor!
Yeryüzünde hiçbir plastik atık kalmamalı!
Dicle Üniversitesinde bordan yarı sentetikli el yumuşatıcı krem üretildi
Bir Sevdadır Sorgun
Trendler
-
Köşe Yazıları3 ay önceMikroplastikler: Organlarımızdan Beynimize Sinsice Yürüyen Tehlike
-
Köşe Yazıları1 ay önceÇankırı Tuz Mağarası: Yer Altında Saklı Bir Şifa ve Kültür Hazinesi
-
Köşe Yazıları2 ay önceŞehidin Helvası Sizin Ocakta Kavrulmadıkça
-
Köşe Yazıları3 hafta önceIsınan Dünya, Hastalanan İnsan
-
Haberler2 ay önceAlıç toplanmaya başlandı…Prof. Dr. Hamdi Temel: “Her şekilde şifalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim”
-
Genel2 ay önceŞekerin Gerçek Yüzü: Tatlı mı Zehir mi?
-
Köşe Yazıları3 ay önceSoframızdaki Nitrat ve Nitrit Gerçeği: Dost mu, Düşman mı?
-
Köşe Yazıları2 hafta önceKirlenen Hava, Solan Hayat
