Bizimle iletişime geçin

Köşe Yazıları

Bir gönüle dokunmanın hazzı!

Yayınlanma

Tarih

Sevgili okuyucularım,
Bugün sizlere hem hemşerim olan hem de çalışmalarını çok takdir ettiğim “ 81 ilde 81 konferans” veren Ayşe Serap Şahiner ablamın son çıkan ve bir solukta okuduğum “Yolunu Bulan Kalpler” kitabından bahsedeceğim.
Kitabı okuduğunuz zaman kimi zaman hüzünleneceksiniz, kimi zaman insanlığınızı hatırlayacaksınız, bazende “ben neden hiçbir şey yapmadım” diye hayıflanacaksınız. Sonunda da iyilik damarınız şahlanacak.
Bu kitap ile dünyayı küçük bir zaman diliminde seyyah gibi dolaşıp güzelliklere sevinecek, yapılan zulümleri okurken de gözyaşlarınızahâkim olamayacaksınız. Bazen insanlığımızdan utanıp bazen de başkalarının hayatlarına güzellikler katanların olduğuna şükredecek, demek ki “bu güzel insanlardan dolayı kıyamet kopmuyor” diyeceksiniz.
Kitabın en önemli özelliği ise gerçek hikâyelerden kesitler sunulması.
Düşünsenize, sizin roman diye okuduğunuzokurken bile dayanamayıp gözyaşlarınızın sel olduğu olayların yaşanmış olmasını.
Yaşanılan zulümler, çaresizlikler ve fakirlikler ne kadar ıstırap verici değil mi?
İmtihanımız çok çetin dostlarım.
Ve bu imtihanı da göz göre göre kaybediyoruz, artık silkelenme vaktimiz gelmiş de geçiyor bile…
Bu kitaptan sadece küçük birkaç alıntı yapacağım ve eminim bu küçük alıntılardan kitabın içeriği anlaşılabilecek ve herkes okumak isteyecektir.
Elma kabuklarıhikayesi beni çok etkiledi. Irak’tan umreye geçerken seyahat esnasındaki gözlemler anlatılmış ve savaşın verdiği yokluk ve çaresizliklere temas edilmiş. Özellikle de küçük ve aç bir kız çocuğunun elma kabuklarını almak için kalabalıkta çamurlara saplanmasının anlatılması sizleri koparıyor. Çevrelerini saran fakir insanlara otobüsteki insanların ellerinde neleri varsa vermelerinin hazzını eminim ömürleri boyunca unutamayacaklardır.
Cafer’in Kanatları hikâyesi ile yardımlaşmanın verdiği haz işlenmiş ve şehadet şerbetinin içilmesi cümlesi ile boğazınız hemen düğümleniveriyor.
Melike ve Berke hikâyesinde sizi Litvanya’ya götürüp orada ki tatar köylerindeki Müslümanların nasıl asimile oldukları gibi çeşitli hatıralara yer verilmiş.
Kırık minare hikâyesi ile kendinizi Bosna Hersek’te buluyorsunuz.
Bir annenin Ümit’i ile Norveç’te kendinizi bambaşka bir âlemde hissediyorsunuz ve iyi ki ümit içimize yerleşmiş diyorsunuz. Hastalıklarında bir imtihan olduğunu görüyorsunuz.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun aziz hatırasına ait yazılan Gül ve Sevgi, Almanya hatıralarından En Güzel insan, Hızır anne, Çikolata ve teşbih, Derya’lar beklemesin ve daha nice hikâyeler var bu kitapta…
Hakiki iman elde edildiği zaman kâinata nasıl meydan okunabildiğini görüyorsunuz. Korkmadan büyük bir cesaret ile tüm Dünyadaki fakir ve muhtaç insanlara yardım elini uzatmak ne güzel bir duygu imiş görüyorsunuz. Çünkü yaptığınız her şey Allah rızası için. O razı olduktan sonra tüm kâinat küsse kime ne dercesine korkmadan kalplere dokunmak gerektiğinin tecrübelerini hissediyorsunuz.
Bu kitabı okurken ümitsizliğimin de geçtiği gördüm. Son yıllarda yaşadıklarımızdan en yakın insanlarımızın bile çıkarları uğruna neler yapabildiklerini gördükten sonra, “çıkarsız iş yapanlar yok mu?” diye hep içimden geçiriyordum.
Demek ki böyle gönüllü ve karşılıksız kalplere dokunan insanlar da varmış çok şükür.
Eminim sizlerde bu kitabı okuduktan sonra “bir gönüle dokunmanın” tadına varacaksınız ve böyle gönüllü hareket eden, iyilik meleklerinin başarılı olmalarına dualar edeceksiniz.
Belki sizde bundan sonraki hayatınızda bir gönüle dokunmak için gayret göstereceksiniz…

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazıları

Lavanta ile Sağlığın Bilimsel Yüzü

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Editörlüğünü üstlendiğim ve Bozok Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından hazırlanan, Antalya Nobel Kitabevi tarafından yayımlanan “Sağlık Bilimleri Açısından Lavanta” adlı akademik kitabımız nihayet yayımlandı, çok şükür.

Lavanta bitkisini sağlık bilimleri açısından ele aldığımız bu eser, alanında önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Kitabımız için 27 farklı anabilim dalından destek aldık ve 42 akademisyen katkı sundu. 2 bine yakın bilimsel makale taranarak yaklaşık bir yıllık yoğun bir çalışmanın sonunda bu eseri ortaya çıkardık. Diş Hekimliği Fakültesi, Veteriner Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nden öğretim üyeleri de kendi alanlarındaki bilgilerle kitaba değer kattılar. Kitap, hakem değerlendirmelerinden geçmiş olup, 243 sayfa boyunca akademik bilgilere yer verilmiştir.

Lavanta bitkisinden kısaca bahsetmek gerekirse, Lavanta, Lamiaceae (Ballıbabagiller) ailesinden olup, adı Latince “yıkamak” anlamına gelen “Lavare” kelimesinden türemiştir. İlk yazılı kaynaklarda, MÖ 370-285 yıllarında Yunan bilim insanı Theophrastus’un çalışmalarında geçmektedir. Lavanta, özellikle Akdeniz bölgesinde yaygındır ve Fransa, Bulgaristan, Türkiye gibi ülkelerde kültür tarımı yapılmaktadır. Ülkemizde özellikle Isparta’nın Kuyucak Köyü, lavanta tarımı ve turizminin merkezi haline gelmiştir.

Lavanta yağı, parfümeri, kozmetik ve tıbbi alanlarda yaygın olarak kullanılır. İçeriğindeki linalool ve linalil asetat lavantanın en önemli bileşenlerindendir. Aynı zamanda lavanta, gastronomi turizmine de katkı sağlayan bir bitkidir.

Lavanta, halk arasında birçok farklı şekilde kullanılmaktadır. Uçucu yağı, rahatlatıcı ve sakinleştirici etkileriyle stres, uykusuzluk, baş ağrısı ve anksiyeteye karşı aromaterapide tercih edilir. Yanık ve cilt tahrişlerinde, hafif yaraların iyileşmesinde ve böcek ısırıklarına karşı da uygulanmaktadır. Lavanta çayı, sindirim problemlerine iyi gelirken, karabaş otu olarak bilinen türü ise balgam söktürücü ve uyarıcı özellikleriyle öne çıkmaktadır. Ayrıca lavanta, evlerde doğal bir koku verici olarak da kullanılmaktadır.

Kısacası lavanta ile sağlığın bilimsel yüzünü birleştirmeye çalıştık. Kitabımıza ve lavantaya ilgi duyan herkesin bu eseri okumasını tavsiye ediyorum.

Kitabın önsözünü yazan Yozgat Bozok Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Evren Yaşar’a ve değerli katkılarıyla kitabımıza emek veren tüm hocalarımıza teşekkür ederim.

Yeni eserlerde buluşmak dileğiyle!

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Bilim Bozkır Topraklarındaydı!

Yayınlanma

Tarih

Yazar

10-12 Ekim tarihleri arasında, Yozgat saat kulesinin bulunduğu Cumhuriyet Meydanı’nda “Bozkırda Bilim Var 2” şenliği gerçekleştirildi. Yozgat Valiliği himayesinde, Yozgat Milli Eğitim Müdürlüğü ve Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen programda, Yeşilay’dan Kızılay’a, Yozgat’ın resmî kurumlarından Yozgat Belediyesi’ne kadar pek çok paydaş yer aldı.

Yanlış okumadınız; toplam 8 paydaş ve 7 sponsor vardı.

TÜBİTAK 4007 Destek Programları gerçekten çok önemli ve ülkemizde büyük bir boşluğu dolduruyor. Ancak bu tür programlar inanılmaz derecede yorucu ve yıpratıcı olabiliyor. Proje ekibinin üstün çabaları ve gönüllüğü olmasa, bu tip etkinlikler ya hiç gerçekleştirilemez ya da yarım kalır.

Bu etkinlikle Yozgat’ta bilim ve teknoloji tanıtılarak, genç nesilin bilime olan ilgisi artırılmaya çalışıldı.

Düşünsenize, toplam 49 atölye ve 5 saha çalışması vardı! Benim “Plastik Ayak İzimi Azaltıyorum” atölyemdi. Gelen öğrencilere, velilere ve Yozgat halkına çevre kirliliği ve plastik kirliliğinden bahsettim; gelecekte bizi bekleyen sorunlar hakkında bilgilendirme yaptım. Yanımdaki asistanlarım ile öğrendiklerini renkli sayfalara resmetmelerini sağladık.

Kimya deneyleri ise oldukça gösterişliydi ve öğrencilerin gözleri benim atölyemden sürekli yan tarafa kayıyordu.

Dünya böyle bir yer işte. Birimiz kirletiyor, diğerimiz temizlemeye çalışıyor. Bu anekdotu paylaşınca gülümsemelerimiz artıyordu.

İl Emniyet Müdürlüğü’nün toplum destekli ve trafik ekiplerinin özverili çalışmaları, temiz enerji projeleri, inovatif sağlık çözümleri, atıkların sanata dönüştürülmesi, tarihe yolculuk ve mancınık yapımı, praksinoskopi, meyve analizi, sihirli kimya, mikro dünyayı keşfetme, böceklerin gizemli dünyası, diş sağlığı ve bakımı, deprem farkındalığı, küçük mucitler, yapay zekâ uygulamaları, ilk robotum hoverboard, taşların renkli dünyası, teleskop gösterileri gibi sayısız atölye etkinliği düzenlendi.

Etkinlik inanılmaz derecede kalabalıktı. Katılımın yirmi beş binin üzerinde olduğu söyleniyor. Sadece öğrenciler ve veliler değil, yaşlı nine ve dedeler bile ilgi odağı oldu. Ellerinde ikram edilen çorbalar ve çaylar ile şaşkın şaşkın etkinlik alanını gezen yaşlılarımız, şenliğe ayrı bir renk kattı.

Tiyatro gösterileri, dil öğrenme becerileri, roket atma etkinlikleri, ok atma gibi aktiviteler de etkinliğin etkileyici yanları arasındaydı.

Açılışta Yozgat Valisi Mehmet Ali Özkan ve Yozgat Milli Eğitim Müdürü İsmail Altınkaynak, yaptıkları konuşmalarla bilim şenliğinin önemine vurgu yaptılar ve etkinliğe ne kadar değer verdiklerini gösterdiler.

Üç günlük bilim şöleni, çevre ilçelerden gelen öğrenciler, ilgili veliler ve diğer misafirlerin yoğun katılımıyla son buldu.

Proje yürütücüsü alan Fatma Temel Turhan Bilim ve Sanat merkezi öğretmenlerinden Figen Kasap, uzman olarak görev Mehrican Çakıroğlu ve Mevlüde Çağlayan başta olmak üzere tüm proje öğretmenlerini, üstün gayret ve zamanlarını harcayan Yozgat Bozok Üniversitesi öğretim üyelerini ve bu etkinlikte görev alan öğrencilerimizi fedakarlıklarından ve emeklerinden dolayı tebrik ediyorum.

Okumaya devam et

Köşe Yazıları

Mikroplastikler: Görünmeyen Tehlike Artık Her Yerde

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Bugün, World Economic Forum’un mikroplastikler hakkında sunduğu bilgileri tartışmak istiyorum. Okuyucularım bilir, yıllardır mikroplastiklerin zararları üzerinde duruyorum. Yazılar yazdım, konferanslar verdim ve vermeye de devam ediyorum.

Ancak hala neyle karşı karşıya olduğumuzu tam olarak bilemiyoruz.

Gelecekte çok daha ciddi sonuçlarla yüzleşebileceğiz.

Mikroplastikler artık her yerden bize ulaşabiliyor: havadan, sudan ve topraktan.

Bu yoğun mikroplastiklerin vücudumuzda etkisiz kalmayacağı kesin. World Economic Forum’un verilerine göre, mikroplastiklerin kalp krizi ve felç riskini artırabileceği belirtiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hayatımızı kolaylaştırdığını sandığımız bu maddelerin ne kadar büyük zararlar verebileceğini artık daha net tahmin edebiliyoruz.

2024 yılı Küresel Riskler Raporu’nda mikroplastikler, Dünya Ekonomik Forumu tarafından en büyük on risk arasında yer almış durumda.

Yıllık 78.000 ile 211.000 mikroplastik parçacığını yiyeceklerimiz aracılığıyla vücudumuza aldığımız biliniyor.

Düşünsenize, dolmalarımız bile artık plastikle kaplanmış durumda!

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na (UNEP) göre, her yıl 23 milyon ton mikroplastik sularımıza karışıyor.

Araştırmalar her geçen gün artıyor, mikroplastiklerin midyelere, ballara ve tarım alanlarına bile bulaştığı tespit ediliyor.

Tarım arazilerimiz artık mikroplastiklerle dolu.

Mart 2022’de BM Çevre Meclisi’nde 175 ülke plastik kirliliğine son vermeyi taahhüt etti ve diğer ülkeler de bu konuda çalışmalar başlatmış durumda.

Hatta mikroplastik yiyen robotlar gibi yenilikçi çözümler geliştiriliyor.

Bu tür çalışmalar, geleceğimiz için hayati öneme sahip.

Mikroplastik konusunu işlemeye devam edeceğim. Her bilgiliyi okuyucularım ile paylaşacağım.

İster misiniz cidden?

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş