Bizimle iletişime geçin

Haberler

Alıç toplanmaya başlandı…Prof. Dr. Hamdi Temel: “Her şekilde şifalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim”

Yayınlanma

Tarih

Haber: Seyfi ÇELİKKAYA

(YOZGAT) – Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, Hititlerin “kutsal ağaç” olarak kabul edip gölgesinde dua ettiği, Yozgat Çamlığı ve birçok bölgesinde kendiliğinden yetişen alıç meyvesinin özellikle kalp damar rahatsızlıklarında kullanıldığını, kalp dostu bir meyve olduğunu söyledi. Milattan öncesine dayanan bir şifa kaynağı olan alıç meyvesinin değerinin yeni yeni anlaşılmaya başladığını belirten Temel, “Alıç çok önemli. Niye çok önemli? Çünkü içerisinde bulunan önemli kimyasallardan dolayı önemli. Flavonoidler var, Triterpenik asitler var, Proantosiyanidinler var, bunların olması demek senin vücudunun antioksidan aktivitesinin çok yüksek olması demek” dedi.

Yozgat, endemik bitkiler bakımından oldukça farklı bir floraya sahip, dağlık bölgelerde kendiliğinden yetişen sarı ve kırmızı renkte meyve veren alıcın Hititlerin en sevdiği ağaçlardan birisi olduğunu aktaran Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, alıç meyvesinin Hititler döneminde olduğu gibi günümüzde de çeşitli rahatsızlıkların tedavisi için kullanıldığı söyledi.

Temel, alıç meyvesinin sağlığa faydalarının içerdiği biyolojik olarak aktif bileşenlerden kaynaklandığını bildirdi, bu maddelerin güçlü antioksidan özellikleriyle kalp damar sağlığını korurken, hücre yaşlanmasını geciktirdiğini anlattı. Alıç meyvesinin damarları genişletip, dolaşımı düzenleyip, kalp kasını güçlendirdiğine vurgu yapan Temel, meyvenin bağışıklığı destekleyip, iltihaplara karşı koruyucu özelliği ile birlikte antimikrobiyal ve antiinflamatuar etkilerinin bulunduğunu ifade etti.

Prof. Dr. Hamdi Temel, Yozgat Çamlığında alıç toplayan Yürekli çifti ile bir süre sohbet etti, alıç meyvesinin faydalarından bahsetti. Kalp rahatsızlığının olduğunu belirten ve İstanbul’dan memleketi Yozgat’a alıç toplamak için geldiğini aktaran Mahmut Yürekli, “Buraya alıç toplamaya geldim. Neden geldim? Bende kalp hastalığı var. Yüksek tansiyon var. Kalp damarında büyüme var. Damar tıkanıklığı var. O nedenle buraya alıç toplamaya geldim. Alıcın marmelatını yapıyoruz, çayını yapıyoruz. Bitkisel olaraktan her türlü faydası var. Sirkesini yapıyoruz. Bunları kullanıyorum, bayağı da faydasını görüyorum. Doktora gittiğim zaman doktor bana şaşıyor, damarlarımın açık olmasına. O bilmiyor benim alıç kullandığımı” diye konuştu.

“Saraylarda, marmelatlarını yapmışlar, hoşaflarını yapmışlar, kurutmuşlar, direkt meyve olarak yemişler”

Prof. Dr. Temel, Hititlerden günümüze kadar alıç meyvesinin insanlar tarafından şifa amaçlı tüketildiğini belirterek, şunları söyledi:

“Alıç dünyada çok fazla kullanılan meyvelerimizden, yenilen, marmelat yapılan, hoşafı yapılan, dondurmalarda kullanılan meyvelerden bir tanesi. Günümüzde de daha yeni yeni önemi anlaşılmaya başlarmış ama tarihine baktığınız zaman ta milattan öncesine dayanan bir geçmişi var. Hititler çok önem vermiş. Ondan sonra Yunan tarihinde görüyorsunuz, Roma tarihinde görüyorsunuz, Mısır tarihinde görüyorsunuz. Türk tarihinde de Osmanlılar inanılmaz derecede bunu çok kullanmışlar. Nedeni de gerçekten İbn-i Sina’nın kendi tıp eserinde inanılmaz derecede alıçtan övgülerle bahsedince, bir kalp dostu bir meyve olarak söyleyince, yazınca, Osmanlılar da bunu çok kullanmışlar. Saraylarda, marmelatlarını yapmışlar, hoşaflarını yapmışlar, kurutmuşlar, direkt meyve olarak yemişler.”

“Şu an sahada en bol bulunan meyvelerden bir tanesi alıç hem ucuz hem de doğal”

“Alıç çok önemli. Niye çok önemli? Çünkü içerisinde bulunan önemli kimyasallardan dolayı önemli” diyen Temel, “Flavonoidler var, Triterpenik asitler var, Proantosiyanidinler var, bunların olması demek senin vücudunun antioksidan aktivitesinin çok yüksek olması demek. Bu ne demek yani? Vücudun hastalıklardan korunması demek. Şimdi yazdan sonbahara kışa giriyoruz. İster istemez bu sıcaklıktan dolayı enfeksiyon hastalıkları, senin de bir bağışıklık sistemini güçlendirmen lazım. Şu an sahada en bol bulunan meyvelerden bir tanesi alıç hem ucuz hem de doğal. Çamlıkta yetişen alıçta bir kimyasal göremezsiniz, kimyasal gübresini, ot öldürücü, böcek öldürücü ilaçların olmadığını biliyoruz. Onun için bunlar tam bir doğal kaynaklı meyve ağaçları diyebiliriz” şeklinde konuştu.

“Kimyasallar damarın genişletmesine neden oluyor”

Alıç meyvesindeki kimyasalların damarların genişlemesine neden olduğunu aktaran Prof. Dr. Temel, alıç meyvesinin tüketimine yönelik ise şu uyarıları yaptı:

“Yaprağın da faydası var. Çünkü bunun için de bazı kimyasallar var gerçekten. Kimyasallar damarın genişletmesine neden oluyor. Zaten biz onun için kalp damar dostu diyoruz. Onun için o kimyasallar damarı genişlettiğinden dolayı sizin tansiyonunuzun düşürülmesine neden oluyor. Şimdi çok önemli olan bir konu, burada şuna dikkat etmemiz lazım; doz ayarlaması gerçekten bizim için çok önemli. ‘Hocam alıç çayını yapıyorum. Sabah, öğlen, akşam her gün işte bardak bardak içiyorum.’ Hayır öyle bir şey yok. Günde bir, en fazla iki tane içebilirsiniz ve eğer bir kalp hastasıysanız, tansiyon hastasıysanız ve ilaç kullanıyorsanız, doktorunuzla beraber karar vereceksiniz. Birinci nokta bu. İkincisi de aynı anda ilaçla sirkeli salatanızı, ne bileyim meyvenizi ya da çayınızı içmeyeceksiniz. Bu bizim için temel bir prensiptir. Buna çok dikkat etmemiz lazım. Genel anlamda şunu söyleyeyim; gerçekten böyle doğal ortamlarda yetişen bu tip meyvelerimiz tam bir şifa deposu olan meyveler. Çünkü kimyasallardan çok az etkilenen meyvelerimiz. Siz bunu direkt meyve, marmelat ve çayını içerek kullanırsınız. Her şekilde şifalı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.”

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesinde TÜBİTAK Destekleri Semineri

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalite ve Akreditasyon Birimi tarafından düzenlenen etkinlikte, Prof. Dr. Hamdi Temel tarafından “Bilimsel Proje Yönetimi ve TÜBİTAK Destekleri” konulu seminer gerçekleştirildi.

Yer: Tıp Fakültesi Seminer Salonu

Tarih: 20 Kasım 2025

Saat: 12.30 – 13.30

Seminerde; bilimsel proje yönetiminin temel prensipleri, TÜBİTAK destek programları ve proje türleri, başvuru süreçleri ile proje izleme ve raporlama yöntemleri ele alındı.

Prof. Dr. Hamdi Temel, sunumunda TÜBİTAK’ın farklı destek programlarına ilişkin güncel verileri de paylaştı. Örneğin:

  • 1002 Hızlı Destek Programı kapsamında 2010-2024 yılları arasında 38.018 proje önerisi alınmış, bunlardan 8.352’si desteklenerek 2,2 milyar TL bütçe aktarılmıştır.
  • 1001 Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projeleri Destekleme Programı ise 1965’ten bu yana yürürlükte olup, sadece 2010-2024 arasında 57.088 proje önerisi alınmış ve 10.370 proje desteklenerek 35,89 milyar TL kaynak aktarılmıştır.
  • 3501 Kariyer Geliştirme Programı ile genç araştırmacılara destek verilmiş, 2010-2024 döneminde 2.040 proje desteklenerek 5 milyar TL bütçe aktarılmıştır.

Etkinliğe Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ve öğrencileri yoğun ilgi gösterdi. Program, katılımcıların aktif şekilde dahil olduğu soru-cevap oturumu ile interaktif bir biçimde tamamlandı.

Bu seminer, üniversite bünyesinde yürütülen bilimsel araştırmaların niteliğini artırmaya ve genç araştırmacıların TÜBİTAK desteklerinden daha etkin yararlanmasına katkı sağlamayı hedefledi.

Okumaya devam et

Haberler

Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli besinlere dikkat çekti

Yayınlanma

Tarih

Yazar

Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, işlenmiş şekerler konusunda uyarılarda bulundu. Fruktozlu içeceklerin zayıflatıcı etkilerine dikkat çekti.

Haber: Seyfi ÇELİKKAYA

(YOZGAT) – Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, şekerli yiyecek ve içecekler konusunda vatandaşları uyardı. Özellikle rafineri edilmiş ve işlenmiş şekerlerin sofraya gelene kadar çok farklı kimyasalar süreçlerden geçtiğini, besin değerinin kalmadığını belirterek, “Fruktozlu içecekleri artık tavsiye etmiyoruz. Obez olacaksınız, şeker hastalığını yakalayacaksınız” dedi.

Sofralarımızdaki beyaz toz şekerin, şeker kamışı veya pancarından elde edildiğini hatırlatan Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hamdi Temel, ancak üretim sürecinde, kireç ve karbondioksit gibi kimyasallarla arıtılıp, renk ve koku veren doğal bileşenlerinin uzaklaştırılarak, sonunda yalnızca yüzde 99,9 saf sakkarozun (glukoz + fruktoz birleşimi) kaldığını aktardı. Temel, böylece doğadaki lif, vitamin ve minerallerin tamamen yok olduğunu, bu nedenle toz şekeri ‘boş kalori’ olarak tanımladığını, enerji vermesine karşılık besin değerinin bulunmadığını vurguladı.

“Diyabetli hastalarımızda müthiş bir artış olduğunu görüyoruz”

Doğru, dengeli ve doğal beslenme alışkanlıklarından vazgeçildiğini, alışverişlerde bol şerbetli, şekerli yiyecek ve içeceklere yönelindiğini anlatan Prof. Dr. Hamdi Temel, açıklamasında şu bilgileri paylaştı:

“Son yıllarda bakıyoruz alışverişlere falan gittiğimiz zaman, marketlere girdiğimiz zaman, caddelerde gezdiğimiz zaman inanılmaz derecede bol şerbetli, bol tatlılı, şekerli yiyecekler ve içecekler görüyoruz. Bunlar insanların çok hoşuna gidiyor ama özellikle rafineri edilmiş, işlenmiş şekerlerin ya da mısır şurubundan yapılmış fruktozun, işlenmiş glikozun önümüze gelene kadar çok farklı bir şekilde işleniyor, bazı kimyasal etkileşimler vesaire geçirilerek bizim karşımıza çıkıyor. Çoğu ülkeler de aynı şekilde ama biz Türkiye olarak da çok severiz şekerli, şerbetli yiyeceklerimizi, içeceklerimizi. Ne yazık ki son yıllarda bakıyoruz ki, özellikle diyabetli hastalarımızda müthiş bir artış olduğunu görüyoruz. Obezitenin çok büyük oranda insanlarda arttığını görüyoruz. İnsanlar bakıyorsunuz işte zayıflama moduna falan girmişler ama bu şunu gösteriyor; bir dengesiz beslenmenin olduğunu gösteriyor.

Dengesiz beslenme dediğimiz nedir? Eğer siz hala çayınızı 2-3 tane şeker atarak tatlandırmaya çalışıyorsanız bu ileride sizin obez olmanıza, karaciğerinizin yağlanmasına, trigliseridin artmasına, diyabet olmanıza, diyabet insanı ister istemez bir tansiyonlara doğru sizi ne yapacak götürecek. Biz işlenmiş gıdalardan, şekerlerden, meyve suları olur, gazlı içecekler olur. Gofret gibi, bisküvi gibi bunlara tatlandırıcı olarak baktığınız zaman, normal bir şeker pancarından direkt elde ettiğimiz şekerle karşılaştırıldığı zaman o fruktoz şuruplarının en az iki kat, üç kat daha tatlı olduğunu görüyorsunuz. Normalde siz şeker aldığınız zaman hemen bir enerji kazanıp koşmanız lazım, hareket etmeniz lazım. Ama siz oturduğunuz yerden bir fruktozlu meyve suyu, gofretinizi, bisküvinizi, gazlı içeceğinizi içtiğiniz zaman hareket edemiyorsanız bu şundan kaynaklanıyor; özellikle fruktozlu şuruplar, işlenmiş gıdalar bunların sizin vücudunuza vermiş olduğu enerji sıfır, bir de doymuyorsunuz, habire de yiyorsunuz doyurma özelliği olmadığından dolayı.”

“Diyabet olmanıza, şeker hastası olmanıza etki ediyor”

“Bu yiyecekler, içecekler sizi neye götürüyor, obez olmanıza götürüyor. Neye götürüyor, insülin direncine etki ediyor” diyen Temel, “Diyabet olmanıza, şeker hastası olmanıza etki ediyor. Bu noktadan biraz dikkat etmemiz lazım. Aslında bizim bu işleri imalat eden kişilerimiz de eğer siz hala baklavalarımızda bunları hala fruktoz şuruplu yapıyorsanız, çok da yiyoruz biz. Türk insanı olarak çok seviyoruz biz bu tip şeyleri, tatlı şeyleri. Çok yedik ama doyma oranı da yok. Bu direkt karaciğerde birikiyor. Fruktoz orada birikir karaciğer yağlanması yapar. Bu bizi büyük bir oranda hastalıklara, değişik hastalık problemlerine götürecektir. Şimdi hocam bizim hayatımızı alt üst diyorsunuz falan. Hayır. Şimdi öncelikle bakın, az yemeği öğrenmemiz lazım bizim. Az yiyeceğiz” ifadelerini kullandı.

“Kahvaltıda çok güzel pekmez gider, seviyoruz ama lütfen bunu çayla beraber hiç yemeyelim”

Pekmez ile çayın aynı anda tüketilmesinin sağlıklı olmadığını bildiren Temel, böyle bir tüketimin vücutta demir eksikliğine neden olacağını söyledi. Temel, açıklamasını şu uyarılarda bulunarak tamamladı:

“Halen çaylara şeker atanlara o kadar çok kızıyorum ki. Artık ispatlanmış, bilimsel verilerde, makalelerde bunlarla ilgili çok güzel çalışmalar var. Artık bunlardan bizim vazgeçmemiz lazım. Yanınıza bir hurma alırsınız, yersiniz. Bir tatlandırıcıdır bu, bunu yersiniz ya da üzüm kuru üzümle çay içebilirsiniz. İç Anadolu Bölgesi’nde pekmezlerimiz çok meşhur. Burada da şunu söylemek zorundayım; tamam kahvaltıda çok güzel pekmez gider, seviyoruz ama lütfen bunu çayla beraber hiç yemeyelim. Çünkü, pekmez kansızlık gidericidir. Eğer siz çayla beraber yerseniz o çaydaki kimyasal bir madde var. O pekmezdeki demirle etkileşime girerek sizi demir eksikliğine götürür. Birazcık daha ne yapmamız lazım? Şuurlu hareket etmemiz lazım.

Ev baklavaları dedik biz seviyoruz. Tamam ev baklavalarınızı yapın ama şimdi glikozu şerbetle yapıyorsanız, şeker koyacaksanız biraz limon katmak lazım. Neden firmalar fruktoz tercih ediyorlar. İki neden tercih ediyorlar. Bir ekonomik, daha ucuz çünkü. İkincisi de fruktozun kristallenmesi çok geç. Bu ne demektir? Şimdi sen eğer glikozu, sakkaroz dediğimiz işlemi yaptığınız zaman hemen kristallenir ama fruktozlu şurup kaptığınız zaman bunda bir kristallenme olmaz. Fruktozlu şurupları, fruktozlu içecekleri artık tavsiye etmiyoruz. Hayatımızda mümkün olduğu kadar kaldırmak zorundayız. Karaciğer bir dile gelse herhalde çok büyük şeyler söyler. Karaciğer yağlanması demek vücudunuzun organizması tamamen belli bir deformasyona doğru gidecektir. Obez olacaksınızdır. Şeker hastalığını yakalayacaksınız. Trigliserid oranınız fazla olacaktır. Onun için sağlıklı bir hayat, doğal bir hayat bizim için her zaman çok önemlidir.”

Okumaya devam et

Haberler

İLİMDE BİLİM ŞENLİĞİNDE ÇARPICI KONFERANS GÖRÜNMEYEN TEHLİKE MİKROPLASTİKLER

Yayınlanma

Tarih

Yazar

  

Çankırı’da düzenlenen konferansta görünmeyen ama büyük tehlike oluşturan mikroplastikler masaya yatırıldı. Peki, günlük yaşamda farkında olmadan maruz kaldığımız bu parçacıklar hayatımızı nasıl etkiliyor?

Çankırı’da İlimde Bilim Şenliği-3 etkinlikleri kapsamında çevre sorunlarına dikkat çekmek amacıyla önemli bir konferans gerçekleştirildi. TOBB Fen Lisesi’nin ev sahipliği yaptığı programda, çevre sağlığı alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Prof. Dr. Hamdi Temel, “Görünmeyen Tehlike: Mikroplastikler” başlıklı sunumuyla öğrenci ve öğretmenlerle buluştu.

Prof. Dr. Temel, konferansta mikroplastiklerin doğada ve insan sağlığında oluşturduğu risklere değindi. Günlük yaşamda sıkça kullanılan plastiklerin zamanla parçalanarak görünmez boyutlara indiğini ve besin zinciri ile solunum yoluyla insan vücuduna kadar ulaşabildiğini aktardı. Bu durumun hem çevre hem de sağlık açısından büyük bir tehdit oluşturduğunu belirten Temel, özellikle gençlerin bilinçli tüketim alışkanlıkları kazanmasının kritik önem taşıdığını vurguladı.

Katılımcılar, sunum sırasında bilimsel veriler ve çarpıcı örneklerle mikroplastiklerin etkilerini daha yakından tanıma fırsatı buldu. Öğrenciler, merak ettikleri soruları yönelterek konuyla ilgili detaylı bilgi edindi.

Program, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Arif Kırkpınar’ın Prof. Dr. Hamdi Temel’e plaket takdim etmesi ile sona erdi. Düzenlenen konferans, hem öğrencilerde farkındalık oluşturması hem de çevre sorunlarına dikkat çekmesi açısından büyük ilgi gördü.

Okumaya devam et

Trendler

Prof. Dr. Hamdi Temel © 2020 Tüm hakları saklıdır. Site içerisindeki yazıların izinsiz ve kaynak gösterilmeden paylaşılması yasaktır.

Toplam Ziyaretçi Sayısı

maksibet giriş maksibet film hd izle film izle film hd izle şutbet giriş şutbet oslobet giriş oslobet betmoris giriş betmoris elexusbet giriş favorislot elexusbet giriş